Türkiye’nin akademik ortamına ilişkin geçen hafta yapılan tartışmaya devam ediyoruz. International Journal of Medical Science and Health Research dergisinde 17 Eylül 2024’te yayınlanan ayrıntılı bir çalışma, Türkiye’deki akademik çalkantının kökenlerinin rüşvet ve önemli hükümet yetkililerinin dahil olduğu 2013 yolsuzluk skandalına kadar uzandığını ortaya koyuyor. Türk bilimi için bu olay, 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından yoğunlaşan önemli zorlukların tetikleyicisi oldu.
Araştırma, aralarında çok sayıda akademisyenin de bulunduğu hükümet muhaliflerinin geniş çaplı tasfiyesine yol açan Aralık 2013 skandalından sonra kullanılan otokratik yönetim taktiklerine ayrıntılı bir bakış sağlıyor. O tarihten bu yana yaklaşık 9.000 sağlık çalışanı, giderek baskıcı bir rejimden kaçarak Türkiye’den ayrıldı sığındı ve kariyerlerini yurt dışında sürdürmek istedi. Araştırmaya katılan 513 sağlık çalışanının yaklaşık beşte birinin bir akademik unvana sahip olduğu ve diğer beşte birinin de bir uzmanlık eğitimini tamamlamış olduğu belirtiliyor.
Bu araştırma, yalnızca yerinden edilmiş bilim insanlarının bireysel kötü durumunu vurgulamakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin eğitim ve sağlık sektörleri açısından uzun vadeli sonuçlarına ilişkin endişeleri de artırıyor. Çalışmada sunulan tarihsel bağlam, Türkiye’nin entelektüel katkı geleneğinin, hükümetin kendi akademik camiasına karşı eylemleri nedeniyle çarpıcı biçimde baltalandığını gösteriyor.
Küresel akademik kuruluşlar, bu zorluklara yanıt vermeye ve sürgündeki akademisyenleri entegre etmek ve onların bilgiye katkılarını korumak için daha güçlü destek ağlarını savunmaya devam ediyor. Bu durum devam ettikçe, akademik faaliyetlerin ve entelektüel alışverişin sürekliliğini sağlamak için otoriter ortamlarda akademik özgürlüğü korumaya yönelik uluslararası farkındalığın ve ortak çabaların önemi giderek daha açık hale gelmektedir.