Ana Sayfa Tüm Kategoriler-tr Güncel Almanya’daki Göç Tartışmalarında Rakamların Yükselmesi ve Sertleşen Söylem Kime Yarıyor?

Almanya’daki Göç Tartışmalarında Rakamların Yükselmesi ve Sertleşen Söylem Kime Yarıyor?

0
Almanya’daki Göç Tartışmalarında Rakamların Yükselmesi ve Sertleşen Söylem Kime Yarıyor?

Almanya’da göç konusu bugünlerde hem rakamlarla hem de siyasetin yönüyle dikkat çekici bir dönemeçte. 2024 yılı, Almanya’nın zorla geri gönderme (Abschiebung) sayısında son yılların en yüksek seviyesine ulaştı. Yıl boyunca 20.084 kişinin sınır dışı edildiği kayıtlara geçti; 2025’in ilk yarısında ise 11.807 kişilik yeni bir sınır dışı dalgası yaşandı (https://www.bundestag.de/presse/hib/kurzmeldungen-1109918). Bu artış, gönüllü dönüşlerin de hızlanmasıyla paralel bir görünüm sergiliyor: REAG/GARP ile 2024’te yaklaşık 10.225 kayıtlı gönüllü dönüş gerçekleşti, ayrıca eyaletlerin destek programları aracılığıyla 10.000’den fazla kişi ülkeyi gönüllü şekilde terk etti. İlk yarıda gönüllü geri dönüşler de yaklaşık 24.600 düzeyine ulaştı (https://mediendienst-integration.de/flucht-asyl/abschiebungen.html). Bu tablo, göçmen karşıtı söylemlerle sertleşen bir politikayı yansıtıyor.

Ancak tablo sadece tek yönlü değil. Almanya ekonomisi, göçmenlerin katkısı olmadan pek çok sektörde varoluşsal bir sıkıntıyla karşı karşıya. 2024 sonunda yabancı uyruklu çalışan sayısı 6,3 milyon olarak ölçüldü; bu da toplam istihdamın yaklaşık yüzde 16,1’ini oluşturuyor. Kurumların analizleri, Almanya’nın her yıl yaklaşık 400.000 net göçmen işgücüne ihtiyaç duyduğunu öne sürüyor (https://mediendienst-integration.de/migration/arbeitskraefte.html). Yani sert sınır politikaları ve göçmen karşıtı söylemler, ekonomi açısından ciddi bir çelişki yaratıyor. Göçmenlerin doldurduğu pozisyonlar (bakım, sağlık, inşaat, hizmet sektörü ve pek çok teknik meslek) yeri doldurulamaz nitelikte sayılıyor.

Siyaset alanında ise farklı bir dinamik işliyor. Başta iktidar ve diğer büyük partiler, göç karşıtı bir yaklaşım benimseyerek kendilerini alternatif olarak konumlandıran Alternative für Deutschland (AfD)’nin çizgisine yaklaşma eğiliminde. Ama siyasal bilim araştırmaları, ana akım partilerin radikal sağın çerçevesini benimsemesinin, radikal sağa gündem ve meşruiyet kazandırdığını ve nihayetinde seçmeni ikna etmekten çok, haklılaştırma etkisi yaratabileceğini gösteriyor. Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, göçmen karşıtı stratejilerle AfD’nin eleştirisini “önlemek” isteyen yaklaşım, tam tersine ırkçı ve dışlayıcı söylemin altını çizme riski taşıyor (https://www.theguardian.com/world/2025/oct/18/german-far-right-setting-agenda-as-opponents-amplify-its-ideas-study-finds).  

Almanya’nın şu anda içinde bulunduğu durum, iki yönlü bir sorunsalla karşı karşıya: Bir yanda göçmen nüfusunun artan geri gönderme ve gönüllü çıkış oranlarıyla birlikte göçmen politikalarının sertleşmesi; öte yanda göçmenlerin ekonomideki önemi, yerlerinin kolay dolmayacağını ortaya koyuyor. Bu çelişkili görünüm, ülkenin göç ve entegrasyon stratejisi açısından bir kırılma noktasına işaret ediyor. İktidar partilerinin, AfD karşısında kendi prestij ve konumlarını korumak adına göçmen karşıtı politikaları yumuşak ya da geçici çözümlerle uygulaması, hem ekonomik hem de toplumsal açıdan sürdürülebilir değil.

Gerçek fayda, göçmen karşıtı söylem ve politikalardan ziyade göçü yöneten, şeffaf ve kapsayıcı mekanizmaların geliştirilmesinde yatıyor. Hızlı tanıma süreçleri, işgücü göçü için öngörülebilir ve adil yollar, yerel düzeyde entegrasyonu destekleyen programlar… Bunlar göçmenlerin ülkeye katkısını artırırken, kamu güvenliği ve toplumsal uyumu da zedelemeden ilerlenmesini sağlayabilir (https://www.tagesschau.de/wirtschaft/arbeitsmarkt/einwanderer-mangelberufe-wirtschaft-100.html). Irkçı ve dışlayıcı söylemler Türkiye, Suriye, Eritre gibi farklı ülke kökenlerinden gelen doktor, hemşire, teknisyen ve eğitimli işgücünün entegre olmasını zorlaştırır. Oysa ekonomik ve demografik ihtiyaçlar göz önüne alındığında, bu tür bir entegre yaklaşım Almanya için daha mantıklı ve sürdürülebilirdir.

Bugünün Almanya’sı için kritik soru şu: Geri gönderme rekorlarının ve gönüllü dönüşlerdeki artışın yankılarıyla göçmen politikalarını sıkılaştırmak mı yoksa göçü yapılandırmak ve fırsata çevirmek mi? Cevap, mevcut veriler ışığında belli görünüyor: Sertleşme, geçici bir tepki yaratabilir ama uzun vadede hem ekonomiye hem de toplumsal uyuma zarar verebilir. Öte yandan, göçü yönetilebilir hale getiren, entegrasyonu destekleyen ve emeğin değerini görebilen bir yaklaşım Almanya için hem rasyonel hem de etik bir tercih olacaktır.