2025 yılı, kızamığın dünya genelinde yeniden yükselişe geçtiği bir yıl olarak öne çıkıyor. Yıllardır etkili aşılama programları sayesinde kontrol altında tutulan bu hastalık, bugün birçok ülkede ciddi salgınlara yol açıyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde kızamık vakaları son otuz yılın en yüksek seviyesine ulaştı. CDC verilerine göre 2025 yılı itibarıyla ülke genelinde yaklaşık iki binin üzerinde doğrulanmış vaka bildirildi ve bu artış, 2000 yılında elde edilen “kızamık eliminasyonu” statüsünün tehlikeye girmesine yol açtı (https://www.cdc.gov/measles/data-research/index.html). En dikkat çekici artış Güney Carolina’da yaşanıyor; eyalette 126’ya yakın vaka tespit edilmiş durumda ve yüzlerce kişi temas nedeniyle karantina altına alındı. Utah, Arizona ve diğer birçok eyalette de okul temelli küçük salgınlar sürüyor. Vaka sayılarındaki bu artışın büyük bölümü aşısız ya da eksik aşılanmış kişilerden kaynaklanıyor (https://www.reuters.com/business/healthcare-pharmaceuticals/south-carolina-measles-cases-rise-126-amid-accelerating-outbreak-2025-12-12/).
Benzer bir tablo Avrupa’da da karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF’e göre Avrupa Bölgesi 2024 yılında 127 binden fazla kızamık vakası bildirdi ve bu rakam, 1997’den bu yana kaydedilen en yüksek seviye olarak kayıtlara geçti. 2025 boyunca artış devam etti; Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), AB/AEA ülkelerinde Kasım 2024’ten Ekim 2025’e kadar 9.600’ün üzerinde doğrulanmış vaka olduğunu bildirdi. Belçika, İtalya ve İspanya gibi ülkeler yüzlerce vakayla dikkat çekerken, birçok ülkede okul çağındaki çocuklar arasında yayılımın hızlandığı görülüyor. Uzmanlar, COVID-19 pandemisi sırasında rutin aşılamaların aksaması ve sağlık hizmetlerine erişimin azalmasının, kıtada bağışıklık oranlarını olumsuz etkilediğini vurguluyor (https://www.who.int/europe/news/item/13-03-2025-european-region-reports-highest-number-of-measles-cases-in-more-than-25-years—unicef–who-europe).
Amerika kıtasının diğer bölgelerinde de benzer bir risk söz konusu. PAHO’nun açıklamalarına göre 2025’in ortasına kadar Latin Amerika’da on ülkede 10 binden fazla vaka bildirildi ve onlarca ölüm kaydedildi. Dünya genelinde kızamık halen tamamen önlenebilir bir hastalık olmasına rağmen, WHO’nun raporları 2023 yılında yaklaşık 10 milyon kişinin kızamığa yakalandığını gösteriyor. Bu tablo, rutin bağışıklama oranlarının bazı bölgelerde kritik eşiğin altında kaldığını açıkça ortaya koyuyor (https://www.paho.org/en/news/15-8-2025-ten-countries-americas-report-measles-outbreaks-2025).
Kızamığın bu kadar hızlı yayılabilmesinin temel nedeni, virüsün son derece bulaşıcı olmasıdır. Enfekte bir kişiyle aynı ortamı paylaşan ve aşısız olan bireylerin yaklaşık yüzde 90’ı hastalığa yakalanabilir. Buna karşın MMR aşısının iki dozu, yüzde 97’nin üzerinde koruma sağlar. Toplumun en az yüzde 95’inin aşılı olması, kızamığın toplumsal düzeyde kontrol altında tutulması için kritik öneme sahiptir. Ancak pandemi döneminde aşılanmaların aksaması, aşı tereddütü ve yanlış bilgi kampanyalarının güçlenmesi nedeniyle birçok ülkede bağışıklık oranları bu eşiğin altına düşmüş durumda.
Küresel ölçekte artan insan hareketliliği ve zorunlu göçler de kızamık vakalarının artmasının bir sebebi olabilir. Uzmanlar, göçün tek başına salgınların nedeni olmadığının altını çiziyor; ancak çatışma bölgelerinde ve düşük gelirli ülkelerde aşı programlarının aksaması, sağlık hizmetlerine erişimdeki eşitsizlik ve göç yolculuklarının zorlu koşulları, bazı topluluklarda aşı eksikliğine yol açabiliyor. Bu durum, özellikle varış ülkelerinde bütün göçmenlerin erken dönemde aşılama programlarına dahil edilmesini daha da kritik hale getiriyor. Bununla birlikte, Avrupa ve Amerika’daki son kızamık artışlarında belirleyici faktörün göç değil, yerli nüfus içindeki aşılanma oranlarının düşmesi ve artan aşı tereddüdü olduğu belirtiliyor. Bu nedenle, göç ve sağlık arasındaki ilişkiyi tek yönlü açıklamalardan kaçınarak, toplum sağlığında eşit erişimin ve güçlü bağışıklama programlarının önemini vurgulayan bir çerçeve içinde ele almak gerekiyor.
Tüm bu veriler, kızamığın sadece tıbbi bir sorun değil, aynı zamanda küresel bir halk sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor. Hastalık, özellikle küçük çocuklarda zatürree, ensefalit ve ölüm gibi ağır sonuçlar doğurabiliyor. Maalesef etkili, ucuz ve güvenli aşılara sahip olmamıza rağmen dünyanın birçok bölgesinde yeniden büyük salgınlar görüyoruz. Halk sağlığı uzmanları, aşı kapsamını artırmaya yönelik hızlı ve kapsamlı kampanyalar yürütülmesi gerektiğini, toplumun bilimsel bilgiyle desteklenmesi ve aşı karşıtı yanlış bilgilere karşı aktif mücadele edilmesinin zorunlu olduğunu belirtiyor.
2025 yılındaki bu kızamık dalgası, bize bir kez daha bağışıklama programlarının ne kadar hayati olduğunu ve pandemi sonrası dünyada rutin sağlık hizmetlerini güçlendirmenin önemini hatırlatıyor. Aşının etkili olduğu bir hastalık için bugün hâlâ salgınlardan söz ediyor olmamız, küresel sağlık sistemlerinin ne kadar kırılgan hale gelebildiğini ve bilimsel temelli halk sağlığı politikalarının önemini açıkça ortaya koyuyor.