Ana Sayfa Blog Sayfa 5

BBC’deki Kadın Akademisyen(!)

0

Yakın geçmişte Türkiye Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın danışmanı bir kadın Profesör (Prof. Gulnur Aybet) BBC’deki HardTalk programına katıldı ve burada Türkiye’de hiç bir gazetecinin hapiste olmadığını iddia etti. Programı yapan Stephen Sackur’un ısrarlı bir şekilde “Hapishanelerde kaç gazeteci var?” sorusunu önce atlatmaya çalıştı. Israr edilince “Hapishanelerde hiç gazeteci yok” dedi. Türkiye’de hiç kimse gazetecilik yaptığı için hapiste değilmiş. Müthiş İngilizcesiyle Türkiye’de bütün iktidar yandaşlarını mutlu eden bu uluslararası ilişkiler uzmanı kadın akademisyenden anlıyoruz ki “Ahmet Altan tam da darbe gecesi elinde kaleşinkofla yakalanmış ve bu nedenle müebbet hapse mahkum edilmiş”. “Hidayet Karaca ise daha beter şekilde üzerinde patlayıcılar yüklü intihar bombacısı olarak yakalanıp aynı şekilde müebbet hapse mahkum edilmiş”. Diğer gazeteci olduğu iddia edilenler de benzer şekilde olmalı herhalde. Bir de hapse atılan herkese mesleği sorulurmuş, onlar da kendilerinin mesleğini gazeteci olarak beyan etmişler, o nedenle uluslararası kuruluşlar Türkiye’de bu kadar gazetecinin hapiste olduğunu iddia ediyormuş.

Konu hiç ironi yapılacak gibi değil ama bir akademisyen nasıl bu kadar çarpıtma yapabilir? Şayet bu kadın bir politikacı olsaydı o kadar da ciddiye almazdık. Şimdi bütün dünyanın gözünün içine bakarak ve bütün rakiplerini aşağılayan bir edayla bu iddiaları nasıl tekrarlayabiliyor? Daha da vahimi bundan sonra nasıl insanlar arasında bir “akademisyen” olarak dolaşabiliyor? Türkiye’deki akademisyenlerin nelerle karşı karşıya olduğunu anlamak için bu kadın akademisyenin bile nasıl metamorfoza uğradığını görmek yeterli olmalıdır. Herşeyin kayıta, belgeye, kanıta dayandığı bir alanda bu kadar pervasız iddialar sıralayabildiğine inanmak hakikaten çok zor. Şayet sinirleriniz izin verir ve bu konuşmayı baştan sona izleyebilirseniz dünyaya gerçekleri anlatmak için çok daha fazla gayret göstermek gerektiğini anlarsınız. Aldığı danışmanlık ücretiyle mi yoksa başka bir motivasyonla mı bilinmez ama müthiş bir çarpıtma ve muğalata yeteneği ile karşı karşıyayız. Videoya aşağıdaki linkten ulaşılabilir.

Başka Ülkede Burs veya Proje Desteği Arayan Akademisyenlere Öneriler

Her yıl binlerce akademisyen çoğunlukla siyasi nedenlerle işini kaybediyor ve önemli bir kısmı ülkesini terk etmek zorunda kalıyor. Akademisyenlerin baskıya uğraması tarihte çok görülen bir durumdur. Sokrates’ten İbn-i Sina’ya, Galileo’dan Einstein’a kadar bir çok bilim insanı doğup büyüdükleri ve mesleklerini icra ettikleri topraklarda baskı gördü, haksızlığa uğradı, bazıları hayatını kaybetti, bazıları ülkesini terkedip başka diyarlarda hayatını devam ettirmeye çalıştı. Bu durum günümüzde de maalesef aynıyla devam ediyor. Eğer ülkenizde kendinizi riskte hissediyorsanız veya ülkenizi terk etmek zorunda kaldıysanız size iş imkanları sağlayacak kurumların varlığını ve bu desteklere ulaşmak için gereken yol haritasını bilmenizde fayda var.

Burs (Fellowship/Bursary/Grant) Nedir?

Burs genellikle eğitim amaçlı desteklere verilen isimdir. Burslar doğrudan master yada doktora eğitimi için verilebilir. İngilizcede fellowship olarak adlandırılan burslar genellikle bir araştırma projesi yürütülmesine karşılık verilmektedir. Grant olarak adlandırılan burslar daha çok projeye verilmekte, projeyi yapan kişi de bu proje kapsamında desteklenmektedir.

Burs/Araştırma Projeleri başvurularında bilmemiz gerekenler:


  • Bir burs yada proje desteğine başvurabilmeniz için sizin başvuru şartlarına (eligibility) sahip olduğunuzdan emin olmalısınız. Örnek olarak sadece doktora ve dengi eğitim alanların başvurabileceği bir programa henüz doktorasını bitirmeyen bir kişi başvuramaz. Ya da sadece doktora sonrası beş yıl içinde başvurulabilecek bir programa, doktorasını daha önce yapmış birisi başvuramaz.

  • Bütün başvurularda kritik bir nokta başvurucuyu kabul edecek evsahibi kurumu/üniversiteyi (Host Institution) bulmaktır. Burs sağlayıcıların bir kısmı doğrudan ev sahibi kurumun aday için başvurmasını istemektedir. Bu nedenle ev sahibi kurumda bir danışman (mentor) akademisyenin varlığı zorunludur. Şayet böyle bir mentor bulunursa, bu mentor vasıtasıyla kurum onayı kolayca alınabilmektedir.

  • Uygun pozisyon veya destek bulabilmek için zorunlu şartları yerine getirmek ve aynı zamanda o kuruma/ülkeye nasıl bir katkı yapabileceğinizi de ortaya koymak gerekirir. Başka bir ülkede bir akademik pozisyon bulmak için genellikle iyi derecede İngilizce yada o ülkenin dilini bilmek gerekir. Bazı durumlarda çalışılan yerin özelliğine göre başka bir dile hakimiyet de yeterli yada gerekli olabilir. Örnek olarak iyi Rusça bilen bir tarihçi Sovyet Araştırmaları için verilen bir bursu almakta avantajlı olabilir.

Başlıca Burs Sağlayan Kurumlar Hangileridir?

Google arama motorunda “international & academic & fellowship” kelimeleri aranınca karşımıza yaklaşık 152.000 sonuç çıkmaktadır. Bu durumda aramamızı daha özel kelimelerle yapmamız gerekir. Örnek olarak, sadece İngiltere vatandaşlarına verilen bir bursa, eğer İngiltere vatandaşı değilsek, başvurma şansımız olmayacağı için, bu bursun taramamızda karşımıza çıkmasının bize bir faydası olmaz. Başvurmayı düşündüğümüz bir burs yada proje desteği için ilk bakılması gereken uygunluk kriterleri (eligibility) olmalıdır.

Kendi durumumuzu daha iyi ifade edecek anahtar kelimelerle yapacağımız aramalar bize uygun burs bulmayı kolaylaştırır.

Örnek olarak doktorasını tamamlamış ve üzerinden beş (bazı yerlerde on) yıldan fazla zaman geçmiş olan bir akademisyen artık post-doktora pozisyonlar aramamalıdır. Bunun yerine doğrudan kendi alanını destekleyen programları yada riskteki akademisyenleri destekleyen programları aramalıdır. Bu akademisyenler senior (kıdemli) akademisyen kabul edilirler ve ona uygun programlara başvurmalıdırlar.

Riskteki Akademisyenleri Destekleyen Kurumlar ve Programlar:

Scholar at Risk (SAR):

New York Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olan bir organizasyondur ve dünyada bu alanda çalışan en etkili kuruluşlardan biridir. SAR nadir de olsa doğrudan finansal destek sağlayabilmektedir. Daha çok bu konuda bir referans kurum durumundadır. Örnek olarak Almanya merkezli Alexander von Humboldt Vakfı ile işbirliği yapmakta ve bu vakfın risk altındaki akademisyenlere yönelik destek programı olan Philipp Schwartz Initiative adlı programı doğrudan desteklemektedir. Ayrıca ülkelerinde baskı gören akademisyenlerin sesini duyurmada oldukça aktif rol almaktadır.

Web adresi: https://www.scholarsatrisk.org/about/

The Institute of International Education’s Scholar Rescue Fund (IIE-SRF):

Kısaca Scholar Rescue Found (SRF) olarak adlandırılan bu kuruluş bütün dünyada riskteki akademisyenlere destek sağlamaktadır. Bu desteğe başvurabilmek için akademisyeni kabul eden ev sahibi kurum öncelikle şart değildir. Ancak bursu ancak bir ev sahibi araştırma kurumu bulduktan sonra kullanmak mümkün olmaktadır. Bu kurum akademisyenleri ülkelerini terk ettikleri iki yıl içinde desteklemektedir. Bu süre aşıldığında destek başvuruları reddedilmektedir.

Web adresi: http://www.scholarrescuefund.org/

The Council for At-Risk Academics (CARA):

İngiltere merkezli toplam 119 sivit toplum kuruluşunun ortaklığıyla oluşmuş olan bir organizasyondur. CARA işbirliği yaptıkları üniversitelerle birlikte, riskteki ademisyenlere, ülkelerinden ayrıldıktan sonraki iki ya da üç yıl için destek vermektedir. Aynı zamanda bu konuda referans alınan merkezlerden biridir.

Web adresi: https://www.cara.ngo/

Almanyada Burs İmkanları

Alexander von Humboldt Vakfı Bursları

Almanya’da yabancılara burs sağlayan en önemli kurumlardan biridir. Genel olarak araştırmacılara her alanda burs vermektedir. Bu burslara aşağıdaki linkten İngilizce veya Almanca olarak ulaşılabilir.

https://www.humboldt-foundation.de/en

Ayrıca riskteki akademisyenlere (doktora veya dengi eğitimini tamamlamış olmak şartıyla) iki yıllık burs verebilmektedir. Bu bursun adı Nazi döneminin mağdurlarından olup Türkiye’ye sığınan Philipp Schwartz adlı hekimden dolayı Philipp Schwartz Initiativ adı altında verimektedir. Bu bursun detaylarına ve başvuru koşullarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.humboldt-foundation.de/en/apply/sponsorship-programmes/philipp-schwartz-initiative

Volkswagen Vakfı Bursları

Volkswagen Vakfı çok rarklı başlıklar altında araştırma, destek ve eğitim bursları vermektedir. Bunlardan bazıları risk altındaki araştırmacıların başvuruları için oldukça uygundur. Özellikle Almanya’da çalışmak isteyen akademisyenlerin yararlanabileceği “Mülteci Araştırmacı Destek Bursu” bunlardan biridir. Bu bursa başvuracak danışman akademisyenin son on yılda Volkswagen Vakfı burslarından faydalanmış bir araştırmacı olması şartı bulunmaktadır. Mülteci araştırmacılar devam etmekte olan bir araştırmaya da dahil olabilmektedirler. Başvuruların hızlı sonuçlanması önemli bir avantajıdır.

https://www.volkswagenstiftung.de/en

https://www.volkswagenstiftung.de/en/funding/our-funding-portfolio-at-a-glance/funding-for-refugee-scholars-and-scientists

Alman Araştırma Toplululuğu (Deutsche Forschungsgemeintschaft (DFG)) Bursları

Bu kurum Almanya’nın kamu araştırma destek kurumudur ve kişisel araştırma bursları vermektedir. Bu burslara başvurabilmek için doktora veya eşdeğer bir eğitimi tamamlamış olmak gerekmektedir. Kişisel Destek Programları (Individual Grants Programmes) adı altında çok farklı kategorilerde araştırma projelerine destekler vermektedir.

https://www.dfg.de/en/research_funding/programmes/index.html

https://www.dfg.de/en/research_funding/programmes/individual

Alman Üniversitelerinin Kurumsal Araştırma Fonları ve Bursları

Birçok Alman Üniversitesinin kurumsal olarak araştırma bursları vardır ve bunları uluslararası araştırmacılar için kullanmaktadırlar. İngilizce olarak internet üzerinden yapılacak bir araştırma ile çok sayıda burs alternatifine ulaşılabilir. Bunlardan uygun olanlara başvurulabilir. Örnek olarak aşağıdaki linklere bakılabilir:

https://uni-tuebingen.de/en/research/support/research-funding/funding-for-senior-researchers/#c1186646

https://www.fu-berlin.de/en/forschung/service/foerderung/index.html

Zirve Üniversitesi Raporu – Gaziantep

0

Zirve Üniversitesi – Gaziantep

Özet

Zirve Üniversitesi, Gaziantep’te 2009 yılında eğitime başlayan bir vakıf üniversitesidir. Kapatıldığı Temmuz 2016 tarihinde 302 öğretim üyesi ve 9500 öğrencisiyle öğretimine devam etmekteydi. Üniversitenin; Eğitim Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İletişim Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Tıp Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakültesi olmak üzere dokuz fakültesi, on farklı dalda eğitim veren Meslek Yüksek okulu, üç enstitüsü ve dokuz araştırma merkezi bulunmaktaydı. Üniversite kısa eğitim süresinde modern eğitim binaları, modern araştırma merkezleri, eğitim hastanesi ve çeşitli sosyal ve sportif aktivite imkanları ile hizmet vermekteydi. Öğrencilerinin % 10’unu dünyanın her tarafından gelen uluslararası öğrenciler oluşturmaktaydı. Zirve Üniversitesi’nin kurucularını hedef alan baskılar 2016 yılında en yoğun boyuta ulaştı. Üniversite’ye 2016 Temmuz ayında kayyım atanarak görevden alındı.

Zirve Üniversitesi 23 Temmuz 2016’da Hükümet tarafından Olağanüstü Hal yetkisine dayanan bir Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Kapatma kararı öncesinde başlayan gözaltı ve tutuklamalar sonraki aylarda ve yıllarda devam etti. Üniversite kurucularına ve onlarca akademisyen ve çalışanına 15 yılı bulan hapis cezaları verildi ve kurucu heyetin mal varlıkları gasp edildi. Garantör Üniversite’nin düşmanca tavırları nedeniyle öğrenciler ciddi kayıplara uğradılar. Daha önce Zirve Üniversitesi tarafından sağlanan bursları kesildi ve resmi evrakları yağmalandı. Gasp edilen Üniversite binaları önce Gaziantep Üniversitesi’nin ek kampüsü olarak kullanıldı ve daha sonra yeni kurulan bir üniversiteye tahsis edildi. Aradan geçen üç yılda daha önce onbin öğrencisi olan bu üniversite hala boş olarak beklemektedir.

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler

Zirve Üniversitesi, 28 Şubat 2009 yılında, Gaziantep’te İpek Kültür Eğitim Vakfı tarafından kuruldu. Üniversite Mütevelli Heyeti’nde Gaziantep’in önemli iş ve siyasi kişilikleri yer almaktaydı. Üniversite yaklaşık olarak bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuştu. Üniversite’nin ana kampüsü Kızılhisar Kampüsü olarak adlandırılmaktaydı. Toplam 110 bin metrekare kapalı alana sahipti. Ayrıca, Mersin’de gemicilik konusundaki faaliyetleri yürütmek amacıyla kırk dönümlük bir uydu kampüsü bulunmaktaydı. Kampüs alanının yanında öğrencilerin ikametine kolaylık sağlayan yaklaşık 3.500 konutlu Antepia konut projesi hayata geçirildi.

Zirve Üniversitesi Türkiye’deki sadece birkaç üniversitede bulunan Gemi İnşaatı ve Gemi Makinaları Mühendislik Fakültesinden birine sahipti. Üniversite araştırma ve eğitimin birlikte yürütüldüğü (mix-oriented) bir yapıda kuruldu. Eğitim dili Mühendislik, Mimarlık ve Güzel Sanatlar, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde İngilizce, diğerlerinde Türkçe idi. Bütün öğrencilere yönelik çok farklı düzeylerde İngilizce eğitim programları vardı.

Zirve Üniversitesi’nin öğrencilerinin yaklaşık % 20’si tam burslu olarak eğitim ücreti ödemeden, yaklaşık % 20’si ise % 50 indirimle eğitim almaktaydılar. Üniversite, Merkezi Üniversite Sınavı sonularına göre “İhtiyaç Bursu”, üniversiteyi temsil durumuna göre “Sanat, Kültür ve Spor Bursu”, milli sporculara “Öğrenim Bursu”, ayrıca Dünya, Olimpiyat, Avrupa ve Türkiye şampiyonu olanlara “Aylık Burs” vermekteydi. Eğitim süresince başarı gösteren öğrencilere de çeşitli burslar verilmekteydi.[1]

Üniversite kapatıldığı Temmuz 2016’da bünyesinde 302 akademisyen ve 9500 öğrencisi bulundurmaktaydı. Öğrencilerin yaklaşık yüzde onu 80 farklı ülkeden gelen uluslararası öğrencilerdi. Üniversite kampüs alanı içinde, açık basketbol ve futbol sahaları ile 600 seyirci kapasiteli standartlara uygun kapalı spor salonu vardı. Zirve Üniversitesi’nin 3. Lig de oynayan Basketbol takımı vardı ve 2014 yılında Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu Türkiye Şampiyonluğunu kazandı.

Zirve Üniversitesi ile Gaziantep’teki birçok sanayi kuruluşu ile işbirliği yapmaktaydı ve birçok sanayi kurumu ile birlikte ortak projeler yürütmekteydi. Öğrenciler teorik bilgilerini ticaret ve sanayi alanında çalışan şirketlerde staj yaparak uygulamaya koymaktaydılar. Bu amaçla Sanayi Bölgesi’nde Üniversite’ye bağlı bir uygulama atölyesi faaliyet göstermekteydi.

Zirve Üniversitesi’nin Avrupa’daki farklı ülkelerden yaklaşık yüz üniversite ile Erasmus anlaşması vardı. Patent başvurusu sıralamasında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerindendi. Zirve Üniversitesi çok yeni bir üniversite olmasına rağmen Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun en girişimci ve yenilikçi üniversiteler listesinde ilk 50’ye girmekteydi. Üniversite uygulamalarında inovation ve Ar-Ge çalışmaları önemli bir yer kaplamaktaydı. Üniversite Gaziantep’te ve çevresindeki sanayi kuruluşları tarafından desteklenmekteydi ve bu kuruluşlara kalifiye eleman yetiştirmekteydi.

Zirve Üniversitesi Kampüsü

Üniversitenin Eğitim Birimleri: Fakülteler

  • Eğitim Fakültesi
  • Diş Hekimliği Fakültesi
  • Mühendislik Fakültesi
  • İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
  • İletişim Fakültesi
  • Hukuk Fakültesi
  • Tıp Fakültesi
  • Sağlık Bilimleri Fakültesi
  • Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakültesi
  • Meslek Yüksek Okulu
    • Dış Ticaret
    • Adalet
    • Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı
    • Çocuk Gelişimi
    • İlk ve Acil Yardım
    • Fizyoterapi
    • Ameliyathane Hizmetleri
    • Uygulamalı İngilizce ve Çevirmenlik
    • Bilgisayar Programcılığı
    • İşletme Yönetimi
  • Yabancı Diller Yüksekokulu
    • İngilizce Hazırlık
    • Akademik İngilizce
    • Dünya Dilleri
  • Enstitüler
  • Fen Bilimleri Enstitüsü
  • Sosyal Bilimler Enstitüsü
  • Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Araştırma Merkezleri

    • Research Centers
    • Middle East Strategic Research Center
    • Nanotechnology Research and Application Center
    • Food and Agriculture Center
    • Continuing Education Center
    • Physiotherapy and Rehabilitation Center
    • Turkish Language Center
    • Marine Engineering Simulation Center
    • Family and Women Studies Research Center

Zirve Diş Hekimliği Fakültesi ilk öğrencileri eğitime başlama sevinci yaşarken

Kapatılma Öncesi Yaşanan Baskılar

Zirve Üniversitesi’nin kurucuları ve Mütevelli Heyetinde yer alanlar 2013 yılı sonu itibarıyla Hükümetin yoğun baskısıyla karşılaştılar. Üniversite yönetiminden ayrılmaları ve destek vermemeleri için kanun kılıfında ve kanun dışı birçok tehditler ve saldırılara maruz kaldılar. Özellikle Hükümet güdümündeki medya tarafından açıkça hedef gösterildiler. Organize bir şekilde hazırlanan mizansenlerle Gaziantep’in en güvenilir iş adamlarının mallarına tedbir konularak kendileri hakkında soruşturmalar başlatıldı.[2] Hükümet’in Gülen Hareketi’ne yönelik operasyonlarının bir parçası olarak 3 Temmuz 2016’da Üniversite Vakfına ve dolayısıyla Üniversite’ye yeni bir yönetim atandı.[3]

15 Temmuz Sonrası Yaşanan Mağduriyetler

Türkiye’de 15 Temmuz 2016 akşamı başlayan “garip ve sıradışı” bazı olaylar bir darbe girişimi olarak kabul edildi ve buna dayanarak bütün Türkiye’de Olağanüstü Hal ilan edildi. Zirve Üniversitesi yönetimi 16 Temmuz 2016’da yaptığı yazılı açıklama ile darbe girişimini kınadı ve demokrasiye desteklerini açıkladı.[4] Ancak çok önceden planlandığı anlaşılan cadı avı uygulamaları daha “darbe girişimi” duyulup anlaşılmadan uygulamaya girmişti. Zirve Üniversitesi’nin kurucularına ve yöneticilerine yönelik gözaltılar hemen ilk günlerde başladı.[5],[6]

Zirve Üniversitesi, 15 Temmuz 2016’daki şüpheli darbe girişimi bahanesiyle, diğer on dört vakıf üniversitesiyle birlikte, 23 Temmuz 2016 tarihli ilk OHAL Kararnamesiyle kapatıldı.[7] Kapatma kararı sonrasında üniversite öğretim üyesi ve çalışanlarının şahsi eşyalarının alınmasına bile izin verilmedi. Bazıları uzun zaman sonra kısmen bazı kişisel eşyalarını alabildiler. Bu kararname ile işsiz bırakılan akademisyenler başka hiçbir akademik ve akademik olmayan kurumda iş bulamaz oldular.[8]

Zirve Üniversitesi kapatma öncesi ve sonrasında birçok saldırıya ve iftiraya maruz kaldı. Bunlardan ironik olanları tarih kitaplarında yerini almayı hak etmektedir. Zirve Üniversitesi kapatıldığında Üniversitenin Deney Hayvanları Laboratuvarında 600 deney hayvanı vardı. Deney Hayvanlarını garantör üniversite olan ve kapatılan Üniversite’nin bütün varlıklarını devralan Gaziantep Üniversitesi sahiplenmek durumundaydı. Sanki Zirve Üniversitesi kendi kendine kapanmış ve Gaziantep Üniversitesi de bu hayvanlara sahip çıkmış gibi Üniversite Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun gazetelere demeçler vererek öğündü.[9] Gaziantep Üniversitesi’nin bir sonraki Rektörü Prof. Dr. Ali Gür de Zirve Üniversitesi’nde bulunan ve herkesin bildiği ruhsatlı atış poligonunu keşfederek “önemli kaşifler” arasındaki yerini aldı.[10],[11]

15 Temmuz 2016’dan sonra bütün Türkiye’de başlayan cadı avı kapsamında Zirve Üniversitesi Kurucu Vakfından, Mütevelli Heyetinde iş insanları ve Üniversite İdari ve Akademik personelinden 9 kişi 8 Ağustos 2016’da tutuklandı.[12] Aynı gerekçelerle 21 Ağustos 2016’da Zirve Üniversitesi’nden 12 akademisyen gözaltına alındı.[13] Zirve Üniversitesi akademisyenerini hedef alan bir sonraki operasyonda 18 akademisyen gözaltına alındı ve bunlardan dördü tutuklandı.[14] Daha sonraki aylarda ve yıllarda bu gözaltı ve tutuklamalar hız kesmeden devam etti. Üniversite’nin Mütevelli Heyetinde bulunanlar, akademisyenleri ve idari personeli üç yılı yakın süreyle tutuklu olarak yargılandılar. Darbe teşebbüsü iddiası ile başlatılan ve Üniversite’nin ve vakıf kurucularının mal varlıklarının gasp edilmesiyle devam eden bu süreçte bütün suçlamalar “Terör Örgütü Üyeliği” ya da “Terör Örgütü Yöneticiliği”ne dönüştü. Bütün ülke medyası ile gerçekleştirilen linç eşliğinde hayırsever iş adamları ve akademisyenler 15 yıla varan sürelerde hapis cezalarına çarptırıldılar. Sadece 14 05 2019’da bir mahkemenin verdiği kararlar ile 19 kişiye 125 yıl 8 ay 21 gün hapis cezası verdi.[15],[16]

Gaziantep Üniversitesi garantörü olduğu üniversitenin öğrencilerine karşı açıkça düşmanlık gösterdi ve onların belgeleri çöpe atarak mağdur etti. Üniversiteye ait bir kısım evraklar, 15 Temmuz sonrasında adeta yağmalandı.[17] Üniversiteye karşı yürütülen ötekileştirme ve yok etme gayretleri Zirve Üniversitesi’nde çalışan ve okuyan yabancı öğrencilere de teşmil edildi ve onlar da başka kurumlarda iş bulamaz veya okuyamaz oldular. Birçok yabancı öğretmen ve öğrenci sırf Hizmet Hareketi’yle ilişkili okullarda çalıştı veya okudu diye sınırdışı edildi.[18] Üniversite Mezunlarını karalamak için bazı diplomaların şaibeli olduğunu iddia ederek soruşturma başlattıldığı haberleri yapıldı. Haberler basit iftira düzeyine bile ulaşmıyordu ama ülke bunları yazmaya utanmayan bir medyaya sahipti.[19]

Zirve Üniversitesi’nin çok geniş ve yüksek donanımlı kampüsü hep tartışma konusu oldu. Tamamen özel hukuk kişilerinin destekleriyle yapılanan Üniversite, vakıf kurma hakkına açıkça tecavüz edilerek, önce Gaziantep Üniversitesi’nin ikinci kampüs alanı olarak verildi. Mayıs 2018’de Zirve Üniversitesinin kampüsüne Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adı altında bir üniversite kuruldu ve bu isim 17 Ocak 2019’da “Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi” olarak değiştirildi.[20],[21] Her yönüyle modern, profesyonel, inovasyona ve dünyayla yarışmaya odaklı Zirve Üniversitesi yerine kurulan bu gecekondu tarzı üniversite adeta Zirve Üniversitesi’nin bir karikatürü görünümündedir. Zirve Üniversitesi’nin gasp edilip kapatılmasının üzerinden geçen üç yılı aşkın sürenin sonunda aynı kampüse kurulan üniversite henüz taslak olmanın ötesine geçemedi.

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Zirve_%C3%9Cniversitesi#Burslar
  2. http://ekonomi.haber7.com/is-dunyasi/haber/1583260-isadami-nakiboglu-mal-varligina-tedbir-kondu
  3. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/zirve-universitesine-eski-bakan-kayyum-olarak-atandi-40128522
  4. https://www.sondakika.com/haber/haber-zirve-universitesi-nden-darbe-girisimine-kinama-8616179/
  5. https://www.sondakika.com/haber/haber-gaziantepli-isadamina-havaalaninda-gozalti-8629346/
  6. https://www.sondakika.com/haber/haber-naksan-holding-yonetim-kurulu-baskani-nakipoglu-ve-8642972/
  7. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm
  8. https://t24.com.tr/haber/ohalin-akademideki-bilancosu-ne,373373
  9. https://www.sondakika.com/haber/haber-feto-magduru-hayvanlara-devlet-sahip-cikti-8649084/
  10. https://www.sondakika.com/haber/haber-feto-ile-baglantili-universitede-atis-poligonu-8820309/
  11. https://www.sondakika.com/haber/haber-gaziantep-te-kafalari-karistiran-aciklama-8827526/
  12. https://www.sondakika.com/haber/haber-gaziantep-te-feto-ye-9-tutuklama-8686430/
  13. https://www.timeturk.com/zirve-universitesi-nde-feto-operasyonu-12-gozalti/haber-296912
  14. https://www.sondakika.com/haber/haber-feto-nun-darbe-girisimine-iliskin-sorusturma-3-8806383/
  15. https://www.memohaber.com/asayis/naksanda-gerekceli-karar-aciklandineler-neler-var/28205/
  16. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/fetonun-kapatilan-zirve-universitesi-davasinda-karar-41213426
  17. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-37129749
  18. https://www.amerikaninsesi.com/a/suriyeli-ogrenci-ve-ogretmenlere-feto-sorusturmasi/3839744.html
  19. https://www.memohaber.com/haber/gaziantep-zirve-universitesi-mezunlarina-sok/17133/
  20. https://www.haberler.com/islami-bilim-ve-teknoloji-universitesi-kente-deger-11666382-haberi/
  21. http://www.gibtu.net/pages/tarihce.html

Akademik Alanda Yapay Zeka Kullanımı Semineri

0

Akademik Dayanışma Derneği’nin organizasyonuyla 3 Kasım 2023 tarihinde çevrimiçi olarak yapay zekâ (AI) temelli bir seminer düzenlendi. Toplantıya 86 akademisyen katıldı. Seminer, yirmi yıldır bu alanda çalışan Dr. T. E. tarafından sunuldu.

Bu seminerde uzman, Yapay Zeka (AI) ve Büyük Dil Modellerini (LLM) bazı uygulama alanlarıyla birlikte anlattı. Yapay zekanın etkisi dinleyicilerle birlikte araştırıldı. Ayrıca, ChatGPT ve Bard gibi bazı yapay zeka tabanlı çerçevelerin kullanımına ilişkin bir demo oturumu da yapıldı. Toplantı boyunca katılımcılar sunucuya soru sorabildiler ve toplantı sonunda soru-cevap oturumu yapıldı. Toplantının slatları websitemizde bulunmaktadır: https://academicsolidarity.com/wp-content/uploads/2023/11/AI-seminar.pdf

Bağışlarınız için

0

Akademik Dayanışma Derneği Almanya Federal Cumhuriyeti yasalarına göre kamuya faydalı bir dernek olarak onaylanmıştır. Akademik Dayanışma Derneğine yapılan her türlü bağış vergiden düşülebilmektedir. Talep edilmesi halinde bağış makbuzu takdim edilmektedir.

Üyelik aidatlarınızı ve bağışlarınızı aşağıdaki banka hesabına gönderebilirsiniz.

Destekleriniz için teşekkür ederiz.

IBAN: DE54 1001 0010 0074 0991 41

Hakkımızda

0

Akademik Dayanışma Derneği, kar amacı gütmeyen ve Almanya merkezli bir dernek olup, 2022 yılında farklı ülkelerde yaşayan akademisyenler tarafından kuruldu. Dernekleşme aşamasından önce benzer faaliyetler 2018`de kurulan Akademik Dayanışma İnisiyatifi çatısı altında yürütüyordu. Kurucuların çoğunluğu kendi ülkelerinde anti-demokratik ve hukuksuz uygulamalara maruz kalmış akademisyenlerdir. Onlar işlerini kaybettiler ve ülkelerini terketmek zorunda kaldılar. Yaşanan hukuksuzlukları dünya kamuoyuna duyurmak, meslektaşlarını desteklemek ve haksızlıklara karşı mücadele etmek üzere harekete geçtiler.

Akademik Dayanışma Derneği, dayanışma vizyonunu sadece bir ülke yada bölgede yaşanan hak ihlalleri ve problemlerle sınırlandırmaz. Baskıya ve ayrımcılığa maruz kalan, işini kaybeden, hapsedilen veya yaşadığı zorluklar nedeniyle ülkesini terketmek zorunda kalan bütün akademisyenlere yardımcı olmayı amaçlar.

Yönetim:

Salih Hoşoğlu, Zekeriya Aktürk, Fatma Nur Kocacan, Yavuz Kaplan, Lokman Alpsoy, Remzi Arif Özerdemoğlu

Hedeflenen Faaliyetler:

  1. Akademik alanda yaşanan hukuk ihlallerinin ve mağduriyetlerin rapor haline getirilmesi
  2. Ayrımcılığa ve baskıya maruz kalan akademisyenlerin problemlerinin takibi ve çözüm önerileri geliştirmek
  3. Akademisyenler arasında dayanışma ve iletişimi kolaylaştırmak ve desteklemek. Bu amaçla:
    1. Bilimsel araştırmalar, toplantılar, konferanslar, paneller, çalıştaylar, organizasyonel aktiviteler (networking) düzenlemek
    2. Danışmanlık hizmetleri vermek
    3. Tecrübe paylaşımı yapmak
  4. Akademisyenlere ve akademisyen adaylarına burs ve araştırma desteği bulunmasına yardımcı olmak

Bağışlar için:

IBAN: DE54 1001 0010 0074 0991 41

Akademik Özgürlükleri Değerlendirmek İçin Yeni Bir Yaklaşım: Akademik Özgürlük Endeksi

0

Akademik Özgürlük Endeksi (AFI), bütün dünyada akademik özgürlüğü kavramsallaştırmayı ve ölçmeyi hedefleyen özgün bir girişimdir. Bu proje beş temel göstergeye dayalı olarak dünyadaki fiili akademik özgürlük düzeylerini değerlendirmektedir. Bu temel göstergeler; araştırma ve öğretme özgürlüğü; akademik değişim ve yayma özgürlüğü; kurumsal özerklik; kampüs bütünlüğü; ve akademik ve kültürel ifade özgürlüğüdür.
AFI, Almanya ve İsveç’teki araştırmacılar tarafından geliştirildi. Projeyi Gothenburg Üniversitesi Varieties Democracy (V-Dem) Enstitüsü müdürü Prof. Dr. Staffan Lindberg, Fredrich Alexander Üniveristesi (FAU) Siyaset Bilimi Enstitüsü’nden Prof. Dr. Katrin Kinzelbach ve Dr. Lars Pelke ile Berlin Özgür Üniversitesi’nden Janika Spannagel yürütmektedirler. Proje Volkswagen Vakfı’ndan beş yıllık bir hibe ile desteklenmektedir.
Araştırmacıların temel yaklaşımı kısaca şöyledir: Akademik özgürlük bir insan hakkıdır ve araştırma ve gelişme için bir ön koşuldur. Aslında, dünyadaki 171 ülkenin çoğu, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (ICESCR) uyarınca “bilimsel araştırma ve yaratıcı faaliyetler için temel özgürlüklere saygı gösterme” (Madde 15.3) kapsamında bu özgürlükleri sağlamayı yasal olarak taahhüt etmişlerdir. Ülkelerin altına imza attıkları bu bu bağlayıcı hukuki yükümlülük, ne yazık ki akademik özgürlüğün fiilen gerçekleştirilmesi anlamına gelmemektedir. Her ne kadar devletler bu taahhütleri yapmış olsa da fiilen hayata geçirilmeleri çok farklı derecelerde olmaktadır.
AFI, dünya çapında farklı ülkelerden 2197 uzman tarafından yapılan değerlendirmelere, standartlaştırılmış anketlere ve V-Dem projesi tarafından uygulanan ve uyarlanan köklü istatistiksel modellere dayanmaktadır. V-Dem projesi, demokrasinin çeşitli boyutları hakkında sağlam veriler üretmesiyle tanınıyor. Akademik Özgürlük Endeksi, veri toplama için bir Bayes ölçüm modeli yöntemi kullanmaktadır. Bu modelle yalnızca nokta tahminleri sağlamakla kalmaz, aynı zamanda akademik özgürlüğün küresel değerlendirmesindeki ölçüm belirsizliğini şeffaf bir şekilde raporlamayı mümkün kılar. Kullanıcıların, ülkeler arasındaki ve zaman içindeki puanları karşılaştırırken bu belirsizliği dikkate almalarını önem arz etmektedir.
Endeks ilk defa Aralık 2022 itibarıyla akademik özgürlüklerin fiili olarak kullanımları esas alınarak oluşturuldu. Bu haliyle 179 ülke ve bölgede akademik özgürlüğün durumuna ilişkin bir genel bakış sunmaktadır. Bu raporlarda dünya genelinde akademik özgürlüklerin gittikçe gerilediği dikkat çekmektedir. Dünya nüfusunun % 50’sinden fazlasının yaşadığı (4 milyar insan) 22 ülkede akademik özgürlükler geçen on yılda anlamlı derecede kısıtlandı. Aynı dönemde, akademik özgürlükler yalnızca beş küçük ülkede anlamlı derecede iyileşti ve bu küresel nüfusun yalnızca % 0,7’sine karşılık gelmektedir. Akademik özgürlükler çoğu ülkede (152) durgunluk içindedir ve genellikle çok düşük bir seviyededir.
Son on yılda akademik özgürlüklerin ciddi anlamda kısıtlandığı ülkelerin arasında Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Türkiye, Mısır, Ukrayna, El Salvador, Komor Adaları, Hong Kong, Afganistan, Meksika, Tayland, Yemen, Nikaragua, Beyaz Rusya, Uruguay, İngiltere, Polonya, Amerika Birleşik Devletleri ve Myanmar bulunmaktadır. Bu ülkelerden Çin, Türkiye, Mısır, Nikaragua, Beyaz Rusya ve Myanmar akademik özgürlükler sınıflamasında en alt tabaka olan E Kategorisinde yer almaktadırlar. Buna karşılık akademik özgürlüklerin belirgin şekilde iyileştiği ülkeler ise Kazakistan, Özbekistan, Şeyşel Adaları, Karadağ ve Gambiya olarak sıralanmaktadır.
Araştırma ve endeks hakkında daha fazla bilgiyi web ilgili web sitesinde bulabilirsiniz: https://academic-freedom-index.net/

Akademik Yıkımın Arkaplanı-2: Türk Üniversitelerinde Ne Oldu?

0

Özet

Türkiye’de son beş yılda üniversitelerin kısmen var olan özerkliği ve akademisyenlerin iş güvenliği tamamen yok edildi. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) 1982 yılından beri üniversiteler için bir denetleme, akreditasyon ve kontrol görevi yapmaktadır. Ancak YÖK, denetlemenin ötesinde doğrudan idare etmek yetkilerine de sahiptir. YÖK 2014’e kadar Cumhurbaşkanı kontrol edilimekteyken bu tarihten sonra Cumhurbaşkanı olan R. T. Erdoğan tarafından doğrudan yönlendirilmektedir. YÖK Başkanı, YÖK tarihinde bir ilk olarak, 2014 Kasım ayında Erdoğan tarafından görevden alındı. Adım adım üniversiteler üzerinde yoğun bir baskı oluşturuldu.

2013 Aralık ayındaki Yolsuzluk Operasyonları sonrasında Gülenistler birinci hedef oldular ve öncelikli düşman ilan edildiler. Bütün kamu kurumlarında olduğu gibi üniversitelerde de cadı avı hazırlıkları yapıldı, listeler hazırlandı. Bu dönemde Gülen Hareketi ile yakınlığı olan vakıf üniversiteleri de yoğun baskı altında kaldılar ve birçok engellemeyle karşılaştılar. 2016 yılı başında, Güneydoğu Anadolu’daki Kürt yoğunluklu kentlerdeki yoğun çatışmaların sona ermesini isteyen bir bildiriye imza atan Barış Akademisyenleri üniversitelerdeki ikinci hedef grup oldu. Temmuz 2016’ya kadar hedef alınan vakıf üniversitelerinin mütevelli heyteleri absürt gerekçelerle azledildi ve bu kurumlar fiilen ele geçirilmeye çalışıldı.

Temmuz 2016’daki şaibeli “darbe girişimi” sonrasındaki ilk pazartesi bütün üniversitelerdeki dekanlar görevden alındı. Bir hafta sonra da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) yetkisine dayanarak 15 vakıf üniversitesi kapatıldı ve bu üniversitelerde çalışan 2808 akademisyen işsiz bırakıldı. Sonraki üç yıl içinde devlet üniversitelerinden 6021 akademisyen Gülenist veya Barış Akademisyeni olmak suçlaması ile OHAL kararnameleri ile üniversitelerden uzaklaştırıldı. İşsiz bırakılan akademisyenlerin tamamına yakını göz altına alındı ve bir çoğu tutuklandı. Sonraki üç yıl boyunca bu akademisyenler, haklarında dava açılmasa veya beraat etseler bile, işlerine dönemediler. Mahkemelerde dava açmaları engellendi ve bu engellemeler hala devam ediyor. Türk üniversiteleri hiç bir akademik güvencenin olmadığı, iktidarın mutlak kontrolünde olan ve derin bir korkunun hakim olduğu kurumlar haline geldiler. Bütün bu etkenlerle demokratik ülkelere yoğun bir beyin göçü devam etmektedir.

Cumhurbaşkanına Endeksli Kurum: Akademi

Bu yazıda Türk Üniversitelerinde kısmen var olan özerklik ve akademik özgürlüklerin yok edilmesinin kısa hikayesini anlatacağız. Türkiye’de 2014 yılına kadar üniversiteler kısmen özerk kurumlardı ve devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin Anayasa ile garanti edilen iş güvencesi vardı. Ancak 2013 Aralık ayındaki Yolsuzluk operasyonları sonrasında Türkiye’de Anayasa de facto olarak askıya alındı. Bütün yetki, kanunlarda verilmese bile, yürütmenin eline geçti. Dolayısıyla mahkemelerin bağımsızlığı ve üniversitelerin kısmi özerkliği ortadan kalktı. Halen kağıt üzerinde var olan Anayasa’ya göre üniversiteleri Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) kontrol etmektedir ve yönlendirmektedir. Bu kurul önceden büyük oranda, şimdi ise tamamen Cumhurbaşkanı tarafından kontrol ediliyor.[1],[2]

Erdoğan’dan önce Cumhurbaşkanları, YÖK üzerinden dolaylı olarak ve rektör atamaları ile doğrudan, üniversiteleri kontrol etmekteydiler. İsterlerse Rektörleri YÖK’ün teklifi ile görevden alabiliyorlardı. Ancak geçmişte Cumhurbaşkanları teamüllere göre davrandılar ve üniversitelere doğrudan müdahale etmediler. Erdoğan, Cumhurbaşkan olduktan üç ay sonra Kasım 2014’de YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yı görevinden aldı ve yerine kendine yakın olan Prof. Dr. Yekta Saraç’ı atadı. Bu daha önce asla olmayan bir uygulama idi. Daha önceki Cumhurbaşkanları kendileri ile açıkça ters düşen YÖK Başkanlarını bile görevden almadılar, görev süreleri bitene kadar beklediler. Bu yönüyle Erdoğan’ın uygulamaları tamamen baskı oluşturma ve yıldırma amaçlıydı. Nitekim şaibeli darbe girişiminden hemen sonra da YÖK Denetleme Kurulu Başkanı görevden alındı.[3],[4]

Üniversiteler Üzerinde Sistematik Baskı Dönemi: 2014-2016

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile beraber üniversite rektörleri üzerinde baskı arttı ve birçok üniversite idarecisi ve bazı rektörler görevden alındı veya istifa etmek zorunda kaldılar. Hizmet Hareketi ile yakın görülen hiç bir akademisyen üniversitelerde yeni kadro bulamadı. Bunlardan idari görevde olanlar idari pozisyonlardan uzaklaştırıldı. Henüz Anayasanın açıkça ihlal edil(e)mediği bu dönemde akademisyenler Anayasada açıkça ilan edildiği için doğrudan mesleklerinden atılamıyorlardı. Ancak değişik devlet kurumlarında bütün muhalifler için tasfiye listelerinin hazırlanmakta olduğu herkes tarafından biliniyordu. Bu dönemde YÖK tarafından hazırlanan Vakıf Üniversiteleri için hazırladığı yeni yönetmelikle bu üniversitelere el koymayı kolaylaştırıyordu.[5] Bu tarihten Temmuz 2016’ya kadar ülkedeki baskı ortamı adım adım arttı. O dönemde Türkiye’de çalışan ve sosyal medyadaki bir yorumundan dolayı alelacele Türkiye’yi terketmek zorunda kalan Romanya’lı bir sosyal bilimci Türk Üniversitelerindeki durumu Çavuşesku Romanya’sına benzetmekteydi.[6],[7],[8],[9],[10],[11]

Erdoğan 2013 sonunda, yolsuzluklarının suçüstü yapılması sonrasında, Gülen Hareketine savaş ilan etti. Bundan sonra Gülen Hareketi ile ilişkili görülen bütün kurumlara baskı yapılmaya başlandı ve 15 vakıf üniversitine de yoğun baskılar ve engellemeler yapıldı. Bu dönemde YÖK üniversitelere karşı dikkatli davranıyor, açıkca hukukun dışına çımak istemiyordu. Ancak birçok kamu kurumu bu üniversiteleri engellemek ve yok etmek için ellerinden geleni yaptılar. Erdoğan ve destekçi medyası bu üniversiteler doğrudan tarafından hedef gösterdiler ve öğrencilerin bu üniversiteleri terketmeleri istediler. Ayrıca kampüslerine Belediye otobüslerininin seferlerini durdurmak, bina ruhsatlarını iptal etmek, daha önceden parasını ödeyerek hazineden satın aldıkları arsalara el koymak ve yeni bina yapımına izin vermemek gibi çok sayıda engelleme ve baskı ile karşılaştılar. Hedefe konan üniversitelerin kapatılması için iktidarın doğrudan kontrol ettiği gazete ve televizyonlar kampanyalar yaptı ve YÖK ve Başkanı tehdit edilerek gereğini yapması için göreve çağrıldı.[12],[13],[14],[15],[16]

Temmuz 2016’daki şaibeli “darbe teşebbüsü” öncesinde bazı devlet ve vakıf ünivesitelerinin öğretim üyeleri göz altına alındı ve bazıları da tutuklandı. Konya’daki operasyonda Mevlana Üniversitesinin eski rektörü Prof. Dr. Bahattin Adam’la beraber 23 kişi gözaltına alındı ve bir kısmı tutuklandı. Kahramanmaraş Sütçüimam Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Fatih Karaaslan, Süleyman Demirel Üniversitesi eski Rektörü Hasan İbicioğlu ile bazı akademisyenler ve İzmir’de faaliyet gösteren Şifa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ateş “terör örgütü üyeliği, yolsuzluk, evrakta sahtecilik” gibi iddialarla tutuklandılar. Suçlamalar “paralel devlet yapılanması oluşturmak” ve “terör örgütü üyesi olmak”tı ama ortada bir terör olayı yoktu, tutuklanan kişiler zaten kamu görevlisi idi ve tamamen kanuni yollarla geldikleri bu makamda işlerini yapıyorlardı.[17][18],[19],[20],

Ocak 2016’da, kendilerine “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” adını veren bir grup akademisyen (Türkiye içinden ve dışından toplam 2212 imzaya ulaştı), devletin Güneydoğuda şiddet olaylarını bastırmak için aşırı güç kullanmasını ve şehirlerin yıkımı ve sivil ölümlerle sonuçlanan askeri hareketler yapmasını eleştiren bir bildiriye imza attılar. Hükümet ve destekçisi medya bu bildiriye imza atan akademisyenleri ülkeye ihanetle suçladılar ve çok geçmeden bu akademisyenlerin kampanya halinde gözaltına alınma, işten uzaklaştırma ve yargılanma süreçleri başladı.[21],[22]

Tarihler 2015 yılı sonunu gösterirken iktidar muhalif vakıf üniversiteleri kapatmak veya ele geçirmek için başka çözümler üretti. Bu üniversitelerin hastanelerinin Sosyal Sigorta Kurumu (SGK) ile olan anlaşmalarını iptal ettiler veya süresi dolanları yenilemediler. Türkiye’de sağlık hizmetlerinde SGK’nın tekeli olduğu için bu hastanelerin çoğu kapandı. Bazı hastane ve okul binalarını asılsız imar ihlali iddiaları ile yıktılar veya kapattılar. Haziran 2016’da vakıf üniversitelerine karşı tek merkezden yönetildiği anlaşılan operasyon yapıldı. Organize edilen mahkemeler bu üniversitelerin kurucu vakıflarına sudan bahanelerle kayyımlar atadılar ve mevcut vakıf yönetimlerini görevden aldılar. Kayyımlar eliyle bu üniversitelerin yönetimlerini değiştirdiler.[23],[24],[25],[26]

Akademik Hayatın Topluca Yıkımı: Temmuz 2016 Sonrası

15 Temmuz 2016’ya kadar bütün propagandalara rağmen kamuoyu akademisyen ve diğer mesleklerden insanların hiç bir şiddete başvurmadan ve tamamen kurgusal iddialarla “terörist” ilan edilmelerini kabullenmiyordu. Bu nedenle Erdoğan ve ekibi çok zor durumdaydı. Bu sırada 15 Temmuz “Darbe Girişimi” Erdoğan’ın ifadesiyle “Allah’ın bir lütfu olarak” imdatlarına yetişti Benzeri Hitler Almanya’sında görülen bir yaklaşımla Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK’lar) çıkarıldı. Sanki bu üniversiteler darbe yapmış yada darbeyle en küçük bir ilgileri varmış gibi yayınlanan ilk KHK ile 15 vakıf ünivesitesi kapatıldı ve bütün varlıklarına el konuldu. Darbe öncesi ve sonrasında bu üniversitelerin rektörlerinin ve diğer yöneticilerinin birçoğu gözaltına alındı ve tutuklandı. Aradan geçen zamanda binlerce akademisyen gözaltına alındılar ve çoğu tutuklandılar. Bu akademisyenlerin başka kamu kurumlarında çalışması KHK ile yasaklandı.[27],[28],[29],[30]

Vakıf üniversitelerde bunlar olurken devlet üniversitelerinde de benzer şeyler yaşandı. Darbe girişiminden sonraki ilk pazartesi günü (18 Temmuz 2016) YÖK bütün dekanları görevden aldı. Gözden çıkardıkları birkaç rektör dışıdakileri aynı gün Ankara’ya çağırarak Hizmet Hareketi ile ilgili olduğu düşünülen (önceden fişlendikleri anlaşılan) öğretim üyesi ve idari personelin açığa alınması talimatı verdiler. Zaten aynı gün dört rektörü görevden aldılar ve bunların üçü gözaltına alındı. Yaklaşık iki sene önce dönemin Başbakanı’nın “yapacağız” dediği “cadı avı” istedikleri hıza ulaşmış oldu. Ondan sonraki her adımda yayınlanan KHK’larla üniversitelerden atılan binlerce öğretim üyesi eskilere eklendi. OHAL’in kağıt üzerinde kaldırıldığı 2018 Temmuzuna kadar geçen iki yılda adları gazetelerde ilan edilerek işlerinden atılan kamu üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin sayısı 6081 idi. Bu akademisyenlerden haklarında hiç bir dava açılmamış veya beraat etmiş olanların bile kamu kurumlarında çalışması yasaktır ve kendileri ve eşleri pasaport alamazlar, ülke dışına çıkamazlar. Bu “Olağanüstü Hal’in üç ayda biteceği sananlar fena halde yanılmışlardı. Sonuçta Olağanüstü Hal iki yıl sonra kağıt üzerinde kaldırıldığında Türkiye’nin yeni rejimi bir diktatörlüktü ve her olağanüstü şey olağan olmuştu. [31],[32],[33],[34],[35],[36],[37],[38]

Türkiye’de hukuki açıdan hiçbir temeli olmayan bu uygulamalar tam bir soykırıma dönüştü. Vakıf Üniversitelerinden işini kaybeden yaklaşık 2500 akademisyenin yanında devlet üniversitelerinden altıbinden fazla akademisyen atıldı. İnsanlar sadece düşünceleri nedeniyle “terörist” muamelesine maruz kaldı, çoğu gözaltına alındı, bir kısmı tutuklandı. İşlerine geri dönmek için mahkemeye başvurmaları da KHK marifetiyle engellendi, zaten artık ülkede “mahkeme” denilebilecek bir kurum da kalmadı.[39],[40],[41],[42]

Türkiye’de muhalif akademisyenleri yok etmeyi hedefleyen bu süreç maalesef kurumsallaştı ve devam edip gidiyor. Demokratik ülkelere ulaşıp hayata tutunabilen akademisyenlerin yaşanan bu süreci özgür dünyaya, özellikle de akademisyenlere, anlatması bir zorunluluktur. Bu da biz akademisyenlerin sahiplenmesi gereken bir görev olarak duruyor. Bütün bu olanların Batı kamuoyuna yansıyan kısmı ise maalesef çok cılız ve yetersiz. Bu inisiyatif yaşananları olabildiğince açık olarak dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Dileyelim ki başarılı olsun.

  1. https://www.hrw.org/news/2018/05/14/turkey-government-targeting-academics

  2. https://www.eurasiareview.com/07082018-turkey-academic-freedom-under-threat/

  3. https://www.memurlar.net/haber/488994/yok-baskani-cetinsaya-gorevden-alindi.html

  4. https://tr.sputniknews.com/turkiye/201607211024009972-yok-denetleme/

  5. http://www.hurriyet.com.tr/egitim/bir-yonetici-terore-destek-verirse-vakif-universitesi-kapatilacak-40013875

  6. https://www.aksam.com.tr/guncel/ksude-rektor-yardimcilari-istifa-etti/haber-300621

  7. https://www.haberler.com/mau-rektor-yardimcisi-prof-dr-yildirim-gorevinden-6868355-haberi/

  8. https://www.cnnturk.com/haber/turkiye/dicle-universitesinde-iki-profesor-istifa-etti

  9. https://www.cnnturk.com/haber/turkiye/mardin-artuklu-universitesi-rektoru-gorevden-uzaklastirildi

  10. https://www.timeturk.com/rektor-gorevden-alindi/haber-90158

  11. http://bianet.org/english/human-rights/171584-situation-of-academia-in-turkey-reminds-me-of-ceausescu-s-romania

  12. http://www.sivaspostasi.com.tr/haber/basbakan_erdogan_uyardi_cemaat_okullarini_birakin-2659.html

  13. https://www.sabah.com.tr/egitim/2015/01/28/erdogan-talimati-verdi-iste-paralel-yapi-okullari-eylem-plani

  14. http://beyazgazete.com/video/webtv/siyaset-3/basbakan-erdogan-okullara-ogrenci-bulamayacaksin-422890.html

  15. https://www.aksam.com.tr/guncel/erdoganin-cagrisi-okullarini-eritti/haber-473196

  16. https://www.memurlar.net/haber/581318/erdogan-dan-paralel-tabanina-son-uyari.html

  17. https://www.haberler.com/paralel-yapi-operasyonu-prof-dr-bahattin-adam-ve-7338596-haberi/

  18. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/suleyman-demirel-universitesi-eski-rektoru-hasan-ibicioglu-tutuklandi-40071200

  19. https://www.haberler.com/sutcu-imam-universitesi-eski-rektoru-tutuklandi-8431585-haberi/

  20. http://www.aljazeera.com.tr/haber/sifa-universitesi-rektoru-tutuklandi

  21. https://barisicinakademisyenler.net

  22. https://www.timeturk.com/21-akademisyen-gozaltina-alindi/haber-112260

  23. https://www.yeniasir.com.tr/gundem/2016/01/02/21-hastane-sgk-kapsamindan-cikarildi

  24. https://www.ntv.com.tr/turkiye/fatih-universitesine-kayyum-atandi,KfhO-ABUE0KHbzKBrB3lnw

  25. https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/07/04/8-universite-400-okula-kayyum-atandi

  26. https://www.cnnturk.com/turkiye/mevlana-universitesinin-bagli-oldugu-vakfa-kayyum-atandi

  27. http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/198990-akademide-ihraclar-6-bin-81-e-yukseldi

  28. http://bianet.org/english/law/180165-university-chancellor-elections-lifted-erdogan-will-appoint-chancellors

  29. https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/08/06/meliksah-universitesinde-buyuk-operasyon

  30. https://bianet.org/bianet/hukuk/192792-kapatilan-fatih-universitesi-calisanlari-icin-gozalti-karari

  31. https://www.dw.com/tr/istanbul-ve-konyada-akademisyenlere-g%C3%B6zalt%C4%B1/a-19488257

  32. https://www.ntv.com.tr/turkiye/yildiz-teknik-universitesinde-feto-operasyonu-70-akademisyen-gozaltinda,DXr4Q_7UxUWGU30PG4n2bQ

  33. http://www.sonangazetesi.com/haber/3533/5-ilde-31-akademisyen-gozaltina-alindi/

  34. https://www.gzt.com/haber/istanbul-universitesinde-feto-operasyonu-44-akademisyen-gozaltinda-2513986

  35. https://www.haberler.com/eski-rektor-prof-dr-savas-in-da-aralarinda-8670314-haberi/

  36. https://www.memurlar.net/haber/604340/izmir-katip-celebi-universitesi-nde-36-kisi-gozaltina-alindi.html

  37. https://www.aksam.com.tr/guncel/erciyes-universitesinde-100-personele-yakalama-karari/haber-542204

  38. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dicle-universitesine-buyuk-operasyon-77-gozalti-143645h.htm

  39. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm

  40. https://stockholmcf.org/crackdown-on-education-sector-in-turkey-victimized-nearly-100000-teachers-and-academics/

  41. https://www.resetdoc.org/story/blow-blow-assault-academic-freedom-turkey/

  42. https://iamcr.org/news/travel-ban

(Art.No:3.tr)

Akademik Yıkımın Arkaplanı-1: Türkiye’de Ne Oldu?

0

ÖZET

Türkiye, müslüman nüfusuyla demokrasi ve laikliği, söylem olarak da olsa, bağdaştıran bir ülke görünümündeydi. 2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi başlangıçta demokrasi yanlısı imaj oluşturdu. Türkiye Avrupa Birliği’ne (AB) uyum için önemli adımlar attı ve özgürlükleri genişletti. Ancak zaman içinde partide bütün kontrol tek adamda (R. T. Erdoğan) toplandı. Erdoğan ve yakın çevresi 2010’daki Anayasa Referandumu ve 2011 Genel Seçim başarısı sonrasında ülkede yeterince güç devşirdiklerini düşünerek hızla otoriterleştiler.

Askeri darbe tehditlerini savuşturmada, AB değerlerini yerleştirmede ve özgürlüklerin genişletilmesinde kendilerini destekleyen sivil müttefiklerini düşman olarak ilan ettiler. Eskiden mücadele ettikleri “derin devlet” güçleri ile ittifak yaptılar. 2013 yılı baharındaki Gezi Parkı eylemleri sonrası liberal ve ılımlı sol çevreler ve 17-25 Aralık 2013’deki Yolsuzluk Operasyonları sonrası Gülen Hareketi düşman ilan edildi. Yolsuzluk Operasyonlarının merkezinde Erdoğan ve ailesi vardı ve çok güçlü delillerle destekleniyordu. Bu operasyonlar Adalet ve Emniyet Teşkilatlarının tahribi ile engellendi.

Gülen Hareketi gittikçe dozu artan otoriterleşmeye bahane olarak kullanıldı ve bunun üzerinden yeni bir düşman inşa edildi. Gülenistlere karşı 2014 yazında başlatılan “cadı avı” operasyonları 15 Temmuz 2016’daki çok şüpheli bir “darbe girişimi” sonrasında kitlesel tutuklama, kamudan çıkarma ve mallarının gasp edilmesine dönüştü. Erdoğan, önce oldu bitti ile inşa ettiği tek adam rejimini Nisan 2017’deki şaibeli bir referandumla resmileştirdi. Artık Türkiye herşeyi tek kişinin kontrol ettiği ve her sözünün kanun hükmünde olduğu bir distopya durumundadır.

Ordu Destekli Otoriter Laisizmden Halk Destekli Faşizme

Türkiye, dışarıdan bakıldığında, halkının çoğu müslüman olan ama laik bir anayasaya sahip, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi çağdaş değerleri söylem olarak benimsemiş bir ülke olarak görülüyor.[1] 2002’de iktidara gelen ve kendisini muhafazakar demokrat olarak tanımlayan Adalet ve Kalkınma Partisi 2011 yılına kadar özgürlükleri genişletme ve Avrupa Birliği değerlerini yerleştirme yönünde adımlar attı. Başlangıçta demokratik bir yönetim tarzına sahip olan parti zaman içinde bir “lider partisi”ne dönüştü. Partide bütün kontrol başkan Recep Tayyip Erdoğan’a geçti. Başlangıçta çok sayıda etkili siyasetçi ve entelektüelin olduğu parti vitrininde tek bir kişi kaldı: Erdoğan.[2] Partide başlangıçta O’nun kadar etkili olan diğer siyasi figürlerin tamamı yönetimden çekildi ve gözden kayboldular. 2011 sonrasında daha İslamcı, milliyetçi ve yabancı düşmanlığına varan bir retorik parti yönetimine hakim oldu. 2003-2014 arasında Başbakan olan ve ondan sonra da Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi tek başına yöneten Erdoğan 2002-2011 arasında genişletilen özgürlükleri ve Avrupa Birliği yönelimlerini tersine çevirdi.[3],[4]

Dönüm Noktası: 2011 Genel Seçimi

Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasında köşe taşı niteliğinde bir kaç olay sayılabilir. 2011 Genel Seçimlerinde % 49,5 oy alarak iktidarını sağlamlaştırdığına inanan R. T. Erdoğan ve ekibi, daha önce işbirliği yaptıkları ve temelde Avrupa Birliği değerleri paydasında kendilerini destekleyenlerle (liberaller, Hizmet Hareketi (Gülen Hareketi), liberal solcular, bazı Kürt grupları) yollarını ayıracaklarını ilan ettiler. Erdoğan bu gruplarla ilişkilerini adım adım kopardı ve yeni müttefikleri Türk derin devleti, mafyatik oluşumlar, aşırı milliyetçi parti ve gruplar oldu.[5]

Yeni dönemde Erdoğan ve ortakları demokrasiyi önceleyenleri düşman kategorisine koydu. 2013 Baharında Gezi Parkı’nda başlayan toplumsal protestoları kendi tabanını konsolide etmek için yoğun bir şekilde kullandı. Nihayet 2013 Aralık ayında partisinden dört bakanının ve çocukları ile birlikte kendisinin bizzat içinde olduğu uluslararası boyutlu ve ülke tarihinin en büyük yolsuzluk skandalı patlak verdi. Erdoğan, dört bakanı hedef alan soruşturmayı bir “hükümet darbesi girişimi” olarak ilan etti. Bunun sorumlusu olarak Gülen Hareketini ve onun liderini gösterdi. Yolsuzluk ve rüşvetle ilgili delillerin çok kuvvetli ve açık olması nedeniyle artık normal hukukun olduğu bir ülkede iktidarda kalamayacağını gördü. Bütün hukuk sistemini tahrip ederek ve mahkemeleri kendisine bağlayarak bu soruşturmaları sonlandırdı.[6],[7]

Tükiye bundan sonra tamamen normalin dışına çıktı. 2014 Baharında Hizmet Hareketine karşı “bir cadı avı planladıklarını”, “yargıda yapacakları düzenlemelerle binlerce dava açacaklarını” ilan etti. Kanunlardaki düzenlemeler sonrasında yolsuzlukları soruşturan polislere ve gazetecilere yönelik toplu gözaltılarla bu icraatına başladı. Ülkede bundan sonra yaşananlar bu sürecin devamı niteliğindedir.[8],[9],[10],[11]

Erdoğan İçin “Allah’ın Lütfu” Olan Bir Garip Darbe

Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da “garip ve sıradışı darbe girişimi” yaşandı. Ancak bunu bir darbe değil bir “false flag operation” olarak adlandırmak daha doğru olur. Bu “garip” darbe teşebbüsü iddiasını kullanarak ülkede bir “tek adam rejimi” inşaası ivme kazandı. İki yıl süren “Olağanüstü Hal” (OHAL) uygulaması ile Anayasa tamamen hükümsüz hale getirildi. Erdoğan, OHAL’in Hükümet’e verdiği ek yetkileri ve Anayasa ve yasaların kendisine ve hükümete vermediği yetkileri de gaspederek bir diktatörlük kurdu. Anlaşılan yapılan “false flag operation” ile Erdoğan Darbesi amacına ulaşmış oldu. Hiçbir surette bağımsız kişilerce araştırılmasına ve soruşturulmasına müsaade edilmeyen böyle “garip bir darbe” de ancak bunun için yapılabilirdi.[12],[13],[14],[15]

Erdoğan Darbesi ülkedeki bütün kurumları hedef aldı; öncelikle saygın ve etkili olan kurumlar ele geçirildi yada yok edildi. Bunların başında Ordu, Mahkemeler, Yüksek Yargı Kurumları, Polis Teşkilatı ve Üniversiteler vardı. Çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle binlerce eğitim kurumu ve sivil organizasyonlar kapatıldı ve mallarına el konuldu. Toplamda 20 milyar doları bulan binlerce şirketin kontolü devlete geçti. 2019 başına kadar olan yaklaşık beş yıllık cadı avı sürecinde toplam olarak yarım milyondan fazla kişi gözaltına alındı, yüzbinlerce kişi tutuklandı. Artık Türkiye dünyada en fazla gazeteci ve akademisyen hapseden ülke oldu. Bütün bunlar yapılırken Erdoğan ve adamları dünyaya “demokrasiyi korumaya kararlı oldukları” mesajlarını vermeye devam ettiler. Daha da vahimi ülke dışında bile kendilerine serbestçe soru sorulmasına izin vermediler ve soru soranları terörist olmak veya terörist ağzıyla konuşmakla, en hafifinden “Gülenist gibi konuşmakla” suçladılar.[16],[17],[18],[19],[20]

Akademya Öncelikli Hedef Oldu

Türkiye’de yaşanan yıkımın öncelikli hedeflerinden biri akademik camia ve üniversiteler oldu. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında açıkça yer alan sınırlamalara rağmen binlerce akademisyen meslekten atıldı ve bir çoğu tutuklandı. Bundan daha vahimi bu yaşananları toplumun büyük çoğunluu korkudan veya farklı gerekçelerle kabullendi, destekledi. Üniversitelerde yaşanan hukuk dışı uygulamalar bütün ülkede yaşananların bir parçası durumundadır. Asıl şaşırtıcı olan Türkiye’deki akademik camianın bu süreçte çok kötü bir imtihan vermiş olmasıdır. Hemen bütün üniversitelerde kişisel düşmanlıklar veya mesleki rekabetlerle meslektaşlarını ihbar eden ve meslekten attıran akademisyenler ortaya çıktı.[21],[22],[23] Yapılan yoğun propagandadan etkilenen bazı kişiler olmakla beraber bu konjonktürü bir fırsata çevirmeye çalışanlar da az değildi. Daha da vahimi demokrasi ve hukuk savunuculuğu iddiasındaki bazı muhalif gruplar ve sendikalar da bu dönemde yapılan hukuksuzlukları teşvik ve tahrik ettiler.[24]

  1. https://www.theguardian.com/commentisfree/2019/apr/03/turkey-democracy-local-elections-akp-erdogan

  2. https://foreignpolicy.com/2013/06/03/how-democratic-is-turkey/

  3. https://www.bbc.com/news/world-europe-17994865

  4. https://edition.cnn.com/2017/04/15/europe/turkey-erdogan-referendum-politics/index.html

  5. https://www.swp-berlin.org/fileadmin/contents/products/comments/2014C44_srt.pdf

  6. http://world.time.com/2014/01/02/how-erdogans-troubles-are-good-for-turkish-democracy/

  7. https://www.nytimes.com/2018/06/22/opinion/turkey-election-erdogan-ince.html

  8. https://www.washingtonpost.com/opinions/ekrem-dumanli-turkeys-witch-hunt-against-the-media/2015/01/01/7544429a-8fad-11e4-ba53-a477d66580ed_story.html?noredirect=on&utm_term=.65140263cf6a

  9. https://stockholmcf.org/turkeys-erdogan-calls-for-expanded-witch-hunt-against-gulen-followers/

  10. https://www.cnbc.com/2016/07/19/turkeys-witch-hunt-of-erdogan-rivals-only-just-starting.html

  11. https://www.amazon.com/Hungry-Power-Erdogans-Witch-Abuse/dp/1935295772

  12. https://www.washingtonpost.com/news/democracy-post/wp/2017/07/14/one-year-later-the-turkish-coup-attempt-remains-shrouded-in-mystery/?utm_term=.0811e04a9417

  13. https://www.aldrimer.no/nato-insiders-suspect-staged-turkey-coup/

  14. https://www.quora.com/Was-the-coup-in-Turkey-a-false-flag-operation-by-the-government-to-consolidate-power-over-military-and-courts

  15. http://www.aei.org/publication/turkish-officers-speak-erdogan-may-have-staged-coup/

  16. https://www.hrw.org/world-report/2019/country-chapters/turkey

  17. https://freedomhouse.org/report/freedom-world/2019/turkey

  18. https://www.nytimes.com/2019/01/02/world/europe/turkey-emigration-erdogan.html

  19. https://www.bbc.com/news/av/world-europe-42586115/turkish-president-erdogan-berates-french-journalist

  20. https://www.dw.com/en/erdogan-in-paris-journalists-are-gardeners-of-terrorism/a-42037145

  21. https://arsiv.toplumsal.com.tr/gundem/dort-akademisyeni-olduren-volkan-bayar-o-akp-linin-muhbiri-cikti-h19942.html

  22. http://www.tr724.com/katilin-isbirlikcilerine-sucustu/

  23. http://www.hurriyet.com.tr/feto-davasi-tanigi-profesor-rektor-secimlerde-40490130

  24. https://www.sondakika.com/haber/haber-chp-li-altiok-tan-aciga-alinan-rektor-hoscoskun-la-9323116/

(Art.No:2.tr)

Otoriter Rejimlerde Akademik Özgürlükler

0

Özet

Dünyada son iki dekatta artarak devam eden “rekabetçi otoriter rejim”lerin yükselişi bütün kurumları etkilemektedir. Bu rejimler popülist politikalarla iktidarlarını sürdürdükleri için üniversitelere yatırım yapmakta ve onları kontrol etmeyi önemsemektedirler. Otoriter rejimler, yüksek öğretim kurumlarını kontrol etmek için oldukça sofistike metotlar kullanırlar ve bu metotlar neredeyse bütün otokratik ülkelerde benzerdir.

Rusya, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerdeki rejimler; bir taraftan işleyen bir demokrasi görüntüsü oluşturmaya çalışırken, aynı zamanda akademisyenlere ve akademik kurumlara yoğun baskı yapılmaktadır. Bu baskılar Macaristan ve Rusya’da, uluslararası üniversiteleri kapatmak için eğitim ruhsatlarını iptal etme boyutuna kadar ulaştı. Türkiye’de ise bir darbe teşebbüsü bahane edilerek 15 üniversite kapatıldı ve yaklaşık dokuz bin akademisyen üniversitelerden uzaklaştırıldı.

Sovyetler Birliği’nin çözülmesi sonrasında bütün dünyada demokrasilerin hakim olması bekleniyordu. Başlangıçta bu beklentiyi destekleyen gelişmeler olmasına rağmen, zaman ilerledikçe ‘rekabetçi otoriter rejim’ olarak adlandırılan yeni olgularla karşılaştık. Son yirmi yılda hızlanan otoriterleşme meyli, üniversitelere ve akademik hayata da yansımaktadır. Rusya’da Putin’in iktidara geçmesi ile ortaya çıkan, demokrasiye benzeyen ama demokrasi olmayan bu yeni yönetim şekli, günümüzde birçok ülkede kısmen veya tamamen hayata hakim oldu. Yaşanan bu karmaşada, bazı kavramlar berraklığını yitirmeye başladı. Artık ‘hangi ülkede demokrasi işletiliyor’, ‘akademik özgürlükler nerelerde daha rahat yaşanıyor’ gibi sorulara cevap vermek daha zor hale geldi. Otoriter rejimlerle yönetilen ülkeler çoğaldıkça, daha fazla akademisyen ülkesini terk etmek zorunda kalmaktadır. ‘Rekabetçi otoriter rejimlerin’ hakim olduğu ülkelerde düşünce özgürlüğünün sembollerinden olan üniversitelerin kontrolü (bazen de yok edilmesi) iktidarların başlıca hedefi olabilmektedir.[1]

Bu yeni ‘hibrit’ yada ‘otoriteryen’ rejimlerin üniversitelere yaklaşımı geleneksel krallıkla yönetilen ülkelerden ve Ortadoğu’daki bilinen yaygın diktatörlüklerden farklılıklar gösterirler. Geleneksel krallıklarda üniversitelerin doğrudan krallığı hedef almayan her türlü faaliyeti yapması mümkün olabilir. Bir anlamda üniversiteler kraliyetin muhalifi değildir ve akademyaya göreceli serbest bir alan bırakılmış olabilir. O ülkelerde fazla rejim tartışması da yoktur. Zaten yerleşik diktatörlükler ve monarşik rejimler demokrasi iddiasında olmadıkları için bu ülkelerdeki akademik ortam özgür ülkelerle pek kıyaslanamaz. Fakat ironik şekilde rekabetçi otoriter rejimler, kendilerinin en üst derecede demokrat olduğunu iddia edip bu iddialarının akademik titri olan çevrelerce onaylanmasını sağlamaya çalışırlar. O nedenle de bu rejimlerde akademisyenlerin özgürlük alanı ve devlet-üniversite ilişkisi irdelenmeye değerdir.[2]

Rusya’nın yolunu açtığı otoriter rejimlerin seçimlerle devam etmesi elbette ki bu rejimlerin gerçek anlamda demokratik olduğu anlamına gelmez. Ancak bu rejimler seçim kazanmak için, diğer tedbirlerin yanında, popülist politikalara öncelik vermektedirler. Halk nezdinde önemli yeri olan üniversitelere yatırım yaparak onlarla yakın ilişkide görünmek isterler. Bu bağlamda bu tür rejimler üniversiteleri kontrol etmek için çok farklı yöntemler geliştirmektedirler ve akademik özgürlükleri kendileri için çok önemli bir tehdit olarak görmektedirler. Bir Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan’ın bir üniversiteye yaptığı baskı, bu tehlikenin ne kadar yakın olduğunu gösterdi. Konu ile ilgili bir makale yazan Orta Avrupa Üniversitesi (OAÜ) Rektörü Michael Ignatieff, dünyadaki bu tür çelişkilere vurgu yapmakta ve kendi üniversitesine yönelik baskılardan örnekler vermektedir. Macaristan’da popülist politikalarla uzun zamandır iktidarda olan Başbakan Viktor Orban, OAÜ üzerinde ağır bir baskı kurarak bu üniversiteyi kapatmaya çalıştı. Avrupa’dan ve dünyanın başka yerlerinden yükselen kuvvetli itirazlar şimdilik üniversiteyi kapatılmaktan kurtarmış görünmektedir. Ancak başka ülkelerdeki üniversiteler OAÜ kadar şanslı olmayabilirler. Hükümet tarafından bir üniversiteye baskı yapılması veya bir akademisyenin siyasi nedenlerle cezalandırılması bütün bir akademiyayı ürkütmeye yetebilir. Bu rejimler baskı ve zorbalıklarını bir kısım kılıflarla örterek bu tür icraatlarını yaparak ülkelerinin imkânlarını iktidarlarını sürdürmek uğruna hoyratça kullanmaktadırlar.[3]

Hibrit rejimler üniversitelere baskı yaparken benzer metotları kullanmakta ve ileri sürdükleri argümanlar da oldukça benzerlik göstermektedir. Macar hükümetine karşı uluslararası kamuoyunu harekete geçirerek şimdilik vaziyeti kurtaran OAÜ Rektörü Prof. Michael Ignatieff, bu dönemdeki otoriter yönetimlerle ilgili oldukça ilginç tespitler yapmaktadır. Prof Ignatieff Macaristan örneğinden önce, Çin, Rusya ve Türkiye’de de üniversitelere baskı yaşandığının altını çiziyor. Rusya’da faaliyet gösteren uluslararası saygınlığa sahip iki üniversite, Rus hükümetinin hışmına uğradı. Bu okullardan biri olan Moscow School for the Social and Economic Sciences’a devlet tarafından verilen akreditasyon iptal edildi. Üniversite şimdilik buna rağmen eğitimine devam etmektedir. Diğer üniversite, European University at St. Petersburg ise lisansının yenilenmesinde yaşanan problemlerden dolayı kapanma noktasına geldi.[4],[5],[6]

Baskıcı rejimler ülke içinde varlık gösteren uluslararası saygınlığa sahip kurumlardan hoşlanmazlar. Bu ülkelerde istenmeyenlerin başında özgür üniversiteler ve ifade özgürlüğünü savunan yerli ve yabancı bağımsız akademisyenler gelir. Otoriter rejimler bu gibi kurum ve akademisyenler ile mücadele ederken, dış ülkelerden gelen tepkilere karşı kendilerini temize çıkaracak yollar bulmaktadırlar. Sık başvurulan yöntemlerden biri, yabancı akademisyenlerin oturum hakkını uzatmakta zorluk çıkarmaktır veya iptal etmektir. Diğer bir metot ise hedefteki üniversite aleyhinde hükümet kontrollü medyada yapılan karalama haberlerle öğrencilerin tercihlerinin önüne geçilerek üniversitenin ekonomik olarak çökertilmesidir.

Türkiye akademik özgürlüklerin kısıtlanması anlamında diğer ülkedekine benzer ama daha şiddetli bir süreci son yıllarda yaşandı. Bu süreçte Türkiye’deki rejim diğerlerinden çok daha radikal uygulamalarla özgür kalmakta direnen üniversiteleri kapattı. Erdoğan Rejimi, yaklaşık üç yıl süren akıl dışı ilginç engellemeler yaparak zarar vermeye çalıştığı 15 üniversiteyi Temmuz 2016’da, şüpheli bir darbe girişimini bahane ederek kapattı ve varlıklarına el koydu. Üç yıl boyunca yaşanan baskılar; merkezi otoritelerin bu üniversitelerin öğrenci kontenjanlarını düşürmesi, yerel yönetimlerin ve belediyelerin bu kurumların eğitim binalarına ruhsat vermemesi, mevcut ruhsatlarını iptal ederek kapatması, medyada hedef gösterip öğrencileri uzaklaştırma, kurucu vakıflara mahkeme kararıyla el koyup üniversite yönetimini değiştirme ve akademisyenleri gözaltına alma yada tutuklama gibi uygulamalarla gerçekleştirildi. Ancak bütün bu baskıların yeterli olmadığına karar vermiş olmalılar ki hedefteki bütün üniversiteleri bir hükümet kararnamesi ile yok ettiler. OAÜ’deki öğrenci sayısının yaklaşık kırk katı öğrenci (yaklaşık altmışbeşbin öğrenci); üniversitelerini, birçoğu burslarını ve eğitim haklarını kaybettiler. Yaklaşık 2500 öğretim üyesi işlerini ve kanuni haklarını kaybettiler.[7],[8]

Buraya kadar bahsettiğimiz baskılar, mülkiyeti ve yönetimi doğrudan devlete ait olmayan, vakıf yada özel üniversitelerin otoriter rejimlerde karşılaştıkları problemleri içermektedir. Elbette ki devlet üniversitelerde benzer baskılar daha kolay ve sonuç alıcı şekilde uygulanabilmektedir. Kamu üniversitesinde çalışan yabancı akademisyenlerin sözleşmeleri kolayca iptal edilip sınır dışı edilebilmektedirler. Kalıcı ve dokunulmaz kadroları olan akademisyenler de yeni çıkarılan kanun ve yönetmeliklerle üniversitelerden kolayca uzaklaştırılabilmekte veya korkutulup sindirilebilmektedir. Bu tür eğitim ve öğretim kurumlarında yönetimler doğrudan devlet eliyle belirlendiği için istenilen baskı ortamını oluşturmak hiç de zor değildir. Devlet üniversitelerinde, akademik çalışmalarıyla öne çıkamayan çok sayıda hırslı akademisyen, bu rejimin gönüllü işbirlikçisi olarak istenilen her türlü baskı ortamın kolayca oluşturmaktadırlar.[9]

Bilginin daha fazla değer kazandığı ve akademik çeşitliliğin öne çıktığı günümüzde, üzerlerinde devlet eliyle baskı kurulan kurumların başkalarıyla rekabet etmesi ve hayatiyetine devam etmesi pek mümkün değildir. Akademisyenler tabiatları gereği ürkektir ve baskı gördüğü ortamı terk etmeye ve başka yere gitmeye meyillidir. Siyasi rekabet gibi, kendi alanları dışındaki, konularda çatışmaya girmek istemezler. Aynı şekilde otoriter ülke hükümeti ve onun kontrol ettiği dev medya gücünün saldırıları karşısında ‘muhalif’ etiketi yapıştırılan üniversitelerde eğitim almaya pek az öğrenci istekli olacaktır. Muhalif olarak etiketlenen akademisyenleri kamu üniversiteleri işe almamakta ve mevcutlara baskı yapmaktadır. Baskıların başka bir sonucu da muhalif tavır içinde olan kişi ve grupların hükümetin hassasiyetlerine dokunmamaya özen göstermek zorunda kalması (bir çeşit oto-sansür uygulaması) ve muhalif kanadın gittikçe silikleşmesidir.

Otoriter rejimlerde akademik özgürlüklerin asgari düzeyde de olsa korunabilmesi için yeni arayışlara ihtiyaç var. Muhtemelen bu konuda uluslararası bir duyarlılık oluşturulması baskıcı rejimler için caydırıcı olabilir. Akademik kurumlar ve akademisyenler arasında bir dayanışma ortamı oluşturulması belki en etkili yaklaşım olacaktır.

  1. Andrea Kendall-Taylor & Erica Frantz. How Democracies Fall Apart- Why Populism Is a Pathway to Autocracy. Foreign Affairs; December 5, 2016. https://www.foreignaffairs.com/articles/2016-12-05/how-democracies-fall-apart
  2. Erica Frantz. Democracy Dismantled: Why the Populist Threat Is Real and Serious.. World Politic Revie, March 14, 2017. https://www.worldpoliticsreview.com/articles/21516/democracy-dismantled-why-the-populist-threat-is-real-and-serious
  3. Michael Ignatieff. The role of universities in an era of authoritarianism. University World News; 13 April 2018. https://www.universityworldnews.com/post.php?story=20180413093717351
  4. Ivan Nechepurenko. The New York Times; Aug. 26, 2018. In Russia, a Top University Lacks Just One Thing: Students. https://www.nytimes.com/2018/08/26/world/europe/european-university-st-petersburg-russia.html
  5. Ivan Nechepurenko. The New York Times; Aug. 26, 2018. In Russia, a Top University Lacks Just One Thing: Students. https://www.nytimes.com/2018/08/26/world/europe/european-university-st-petersburg-russia.html
  6. Meduza. Regulators have revoked their accreditation of the Moscow School of Social and Economic Sciences, one of Russia’s last major private colleges. https://meduza.io/en/feature/2018/06/22/regulators-have-revoked-their-accreditation-of-the-moscow-school-of-social-and-economic-sciences-one-of-russia-s-last-major-private-colleges
  7. Berk Esen & Sebnem Gumuscu. Rising competitive authoritarianism in Turkey. J Third World Quarterly; February 19, 2016. https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/01436597.2015.1135732
  8. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm
  9. Ayse Çaglar. Blow by Blow: the Assault on Academic Freedom in Turkey. ResetDOC; 29 September 2017. https://www.resetdoc.org/story/blow-blow-assault-academic-freedom-turkey/