Ana Sayfa Blog Sayfa 6

Süleyman Şah Üniversitesi Raporu

0

Süleyman Şah Üniversitesi – İstanbul

ÖZET

Süleyman Şah Üniversitesi, eğitim faaliyetlerine 2010 yılında İstanbul’da başlayan bir vakıf üniversitesidir. Temmuz 2016’da 84 akademisyeni, yaklaşık 2500 lisansüstü ve lisans öğrencisi aktif olarak Üniversite’de eğitimlerine devam ediyordu. Üniversite; Beşeri ve Sosyal Bilimler Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi olmak üzere üç fakülte; Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü olmak üzere iki yüksek lisansüstü enstitüsü ve bir İngilizce Dil Okuluna sahipti.

Üniversite kısa eğitim hayatında, dünyanın her yerinden gelen öğrencilere, modern eğitim binaları ve çeşitli sosyal ve sportif aktivitelere uygun binaları ve altyapısı ile hizmet etti. Aralık 2013’ten sonra Universite, hükümet yanlısı medya ve yerel Belediye tarafından hedef alındı. Süleyman Şah Üniversitesi Hükümet tarafından 23 Temmuz 2016 tarihinde Olağanüstü Hal Kanununa dayanan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Üniversite çalışanları ve kurucuları terörist olmakla suçlandılar, gözaltına alındılar ve bazıları tutuklandı.

Bütün üniversite çalışanları işlerini kaybettiler ve sivil ölümüne mahkum edildiler. Öğrenciler başka üniversitelere dağıtıldılar ve bazı öğrenciler eğitimlerine devam edemedi, bazıları farklı bölümlere geçmek zorunda kaldı. Önceden almakta oldukları bursları iptal edildi ve birçok engel ve mağduriyet yaşadılar. Bu haksız muameleler geçen üç yılda düzeltilmedi.

Üniversite hakkında genel bilgi

Süleyman Şah Üniversitesi (SSU), kar amacı gütmeyen ve kamu yararına bir kuruluş olarak tescil edlien Sistem Eğitim Vakfı tarafından İstanbul’da kurulup hizmet veren özel bir üniversitedir. bir grup Türk işadamının oluşturduğu Vakfın Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Türkiye’nin üçüncü büyük inşaat şirketinin sahibi Dumankaya idi.

Süleyman Şah Üniversitesi bünyesinde üç Fakülte ve lisansüstü çalışmalar için iki Enstitü vardı:

• Beşeri ve Sosyal Bilimler Fakültesi

• İktisat ve İşletme Fakültesi

• Mühendislik Fakültesi

• Sosyal Bilimler Enstitüsü

• Fen Bilimleri Enstitüsü

Üniversitenin eğitim dili Türkçe ve İngilizceydi. Üniversitede iyi organize olmuş bir İngilizce hazırlık Okulu vardı.

Süleyman Şah Üniversitesi iki kampüsde hizmet verdi. Birincisi, İstanbul’un Anadolu yakasında çok popüler bir bölge olan Kartal Bölgesi’ndeydi. Kartal Kampüsü, İngilizce Dil Okulu ve Sürekli Eğitim Merkezi’ne hizmet vermek için kullanıldı (Resim 1). Kartal Kampüsü, konferans salonu ve spor salonu dahil 25.000 m2 kapalı alana sahipti.

Üniversitenin ikinci ve ana kampüsü (Tuzla Kampüsü) 120.000 m2 araziye sahipti ve Sabiha Gökçen Havaalanı’na sadece 3 km uzaklıktaydı. Tuzla Kampüsü 50.000 m2 kapalı alana sahipti ve üç fakülte ve enstitü binalarında eğitim hizmeti veriyordu.

C:\Users\Stirling Education\AppData\Local\Packages\Microsoft.Office.Desktop_8wekyb3d8bbwe\AC\INetCache\Content.MSO\D0BAC04F.tmp süleyman şah üniversitesi

Resim 1. Süleyman Şah Üniversitesi Kartal Kampüsü

Süleyman Şah Üniversitesi Leyla Dumankaya Yerleşkesi, Fakülteler 1. Etap Image result for süleyman şah üniversitesi

Resim 2. SSU Tuzla Kampüsü.

Süleyman Şah Üniversitesi, uluslararası yükseköğretim standartlarına uygun tesisleri, fiziki altyapısı, misyonu ve vizyonu ile çok başarılı bir yüksek öğrenim kurumuydu. Kapatıldığı zaman lisans ve lisansüstü programlarında yaklaşık 2500 Türk ve 52 farklı ülkeden yaklaşık 300 uluslararası öğrenciye sahipti. Süleyman Şah Üniversitesi Bologna Sürecine uyumlu eğitim programlarına sahipti ve bu standartları dikkatle uyguluyordu. Süleyman Şah Üniversitesi devamlı olarak Türkiye Yükseköğretim Kurulu tarafından izlendi, denetlendi ve bu yıllık denetimler sonucunda ödüllendirildi.

Süleyman Şah Üniversitesi, çeşitli ülkelerden üniversitelerle (ABD, İngiltere, Güney Kore, Malezya gibi) kadar dikkate değer bir işbirliği anlaşmaları yaptı. Üniversite, ikili anlaşmalar ve uluslararası değişim programlarına bağlı olarak öğrencilerini ABD’ye son sene veya bir dönem eğitim almaya gönderdi. Üniversite uluslararası işbirliği anlaşmalarına ek olarak Erasmus Programı ve AB tarafından desteklenen Gençlik Projelerine katılmaktaydı. AB Fonları kapsamında yurtdışında çok sayıda öğrencisi eğitim aldı.

Üniversitesi 23 Temmuz 2016’da Hükümet tarafından Olağanüstü Hal yetkisine dayanarak çıkarılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı. Bütün taşınır ve taşınmaz mal varlıkları Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve Hazineye devredildi.

Süleyman Şah Üniversitesi’ne 15 Temmuz Öncesi Baskılar

Aralık 2013’de R. Tayyip Erdoğan’ın Hükümetine yönelik yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarından sonra, AKP Hükümeti tarafından Gülen Hareketi’yle ilişkili görülen bütün kurumlara yönelik yoğun bir baskı başladı. Süleyman Şah Üniversitesi de benzer şekilde yoğun bir baskı altında kaldı. Bu siyasi baskı ve yasadışı müdahalelerin sebebi, AKP Hükümetinin yolsuzluklarının uluslararası düzeyde ortaya çıkmasıydı. Aralık 2013’ten sonra, SSU’ya karşı çok sayıda soruşturma başlatıldı, kampüs inşaatı AKP Hükümeti tarafından yasadışı olarak durduruldu ve yapımına izin verilmedi. [1],[2] Belediye zabıtası geçerli bir neden olmadan birkaç kez öğrenci kafeteryasına gelerek bekledi ve öğrencileri rahatsız etti. Daha sonra Beledeiye inanılmaz bir şey yaptı ve üniversiteye ulaşmayı engellemek için iş makineleri Üniversitenin yolunı tahrip etti (Resim 3). Hükümet ve işbirlikçileri öğrencilerin Üniversiteyi seçmelerini engellemek için çoğunlukla yasa dışı olarak her yola başvurmaktaydılar.

PARALEL DEVLET YAPILANMASI TUZLA SÜLEYMAN ŞAH ÜNİVERSİTESİ’NDE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ YOK SAYDI

Image result for suleyman sah universitesi

Resimler 3a ve 3b. SSU’nun tahrip olmuş yolu ve haberler.

Ayrıca, Yükseköğretim Kurulu yeni bir bölüm açmasına izin vermedi ve öğrenci kotaları kısıtladı. Bu kısıtlamalar, öğrenci sayısında düşüşle sonuçlandı.

15 Temmuz sonrası Yaşanan Mağduriyetler

AKP Hükümeti tarafından önceden planlanmış ve kontrol edilmiş olduğuna inanılan 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra, SSU dahil olmak üzere kar amacı gütmeyen vakıflar tarafından kurulan 15 üniversite 23 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal Yasasına dayalı 667 nolu KHK ile ile kapatıldı.[3] AKP Hükümetinin belirttiği kapanış sebebi, bu üniversitelerin, Türk Devleti tarafından terör örgütü olarak ilan edilen Gülen Hareketi’ne bağlı olduğu iddiasıydı. Bu iddia ve karar tamamen yanlış ve haksız önyargılara ve kötü niyetlere dayanan bir düşmanlığın sonucu idi. Süleyman Şah Üniversitesi, TBMM’de kabul edilen bir yasa ile kuruldu ve bütün ilgili devlet kurumları tarafından onaylandıktan sonra hizmete başladı. Ayrıca her yıl düzenli olarak Yükseköğretim Kurulu dahil olmak üzere ilgili kamu kurumları tarafından denetlenmekteydi. Süleyman Şah Üniversitesi kapatılırken bütün akademik ve idari çalışanları işten çıkarıldı. İşini kaybeden çalışanların Üniversiteden olan kanuni alacakları da gasp edildi ve hiç biri ödenmedi.

AKP Hükümeti, diğer üniversitelere kapatılan üniversitelerin akademik ve idari personelinin hiçbirini çalıştırmamaları için güçlü ve yasadışı bir baskı uyguladı. Hükümetin insanlık dışı müdahale ve uygulamaları zaman içinde daha daha kötüye gitti. Türkiye 2013’den sonra güvenli bir ülke olma özelliğini kaybetti. Birçok akademisyen ve idari personel kendilerinin ve ailelerinin güvenliği için diğer ülkelere göç etti. Hükümet kısa zaman sonra bütün çalışanların pasaportlarını iptal etti ve ülkeden çıkmalarını yasakladı.

Aynı şekilde, öğrenciler de yasadışı hükümet uygulamalarına maruz kaldı. Binlerce öğrenci eğitim şansını kaybetti. Kendi tercihleri dikkate alınmadan diğer üniversitelere gönderildiler. Öğrenci liderlerinin ve öğrenci kulüp başkanlarının çoğu terörist örgüt üyesi olmakla suçlandı ve bazıları tutuklandı.

Tutuklama ve Hapis

Üniversite’nin kurucusu (Dumankaya Holding Başkanı Sn. Halit Dumankaya) bağışlarından dolayı tutuklandı ve hapsedildi. Sadece Halit Dumankaya değil, aile üyeleri ve bazı şirket çalışanları da tutuklandı ve hapsedildi. Dumankaya Ailesi mahkemesinde, savcı saçma iddialarını “gizli tanıklar” ve “bazı bilinmeyen kaynaklardan elde ettiğini söylediği” delillerle ispat emteye çalıştı. Mahkemede, eğitim yardımının “terörizme yardım” olduğu varsayıldı. Dumankaya Ailesinin bütün malvarlığına el konuldu. [4],[5]

5 Mayıs 2017’de, tüm Fakülteler Dekanları, tüm bölümlerin başkanları ve idari bölümlerin başkanı dahil olmak üzere, 72 SSU akademik / idari personelinin gözaltına alınması için bir operasyon yapıldı. Gözaltına alınanlar arasında öğretim görevlileri, idari personel ve genel hizmetlerde çalışanlar da vardı. [6]

Gözaltına alınanlar arasında tanınmış akademisyen Dr. Cengiz Aktar ve Dr. Uğur Komecoglu da vardı.[7],[8] Süleyman Şah Üniversitesi Rektörü yurtdışında olduğundan gözaltına alınamadı, ancak rektörün oğlu gözaltına alındı ve hapse atıldı. [9]

Sonuç

AKP Hükümeti, Süleyman Şah Üniversitesi’nin tüm bilim adamlarını, öğretim görevlilerini ve idari personelini terör örgütüne üye olmakla suçladı. Üniversitedeki akademik ve idari personelin çoğu, herhangi bir yasal kanıt olmadan tutuklandı. Dekanlardan ikisi (bir önceki dekan) ve tüm bölüm başkanları tutuklandı. Bu suçlamaların kendi yolsuzluklarını gizleme amaçlı bir düşmanlaştırma olduğunu görüyoruz. Geçen zaman içinde Hükümetin yolsuzlukları ve yasadışı uygulamaları tüm dünyada duyuldu. Hükümetin iddiaları asla doğru değildir ve tüm bu suçlamalar AKP Hükümeti tarafından siyasi linç amacıyla yapılmaktadır.

  1. https://konuttimes.com/genel/suleyman-sah-universitesi-insaati-aykiri-yapilasmadan-muhurlendi/47953
  2. https://www.bolgegundem.com/tuzla-suleyman-sah-universitesinin-isletmeleri-muhurlendi-19121h.htm
  3. https://www.aksam.com.tr/guncel/kapatilan-universiteler-listesi/haber-535736
  4. http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/insaat-devinin-sahiplerine-buyuk-darbe-40729059
  5. https://www.haberler.com/feto-nun-finanse-edilmesine-iliskin-dava-11252610-haberi/
  6. https://www.karar.com/guncel-haberler/suleyman-sah-universitesine-feto-operasyonu-72-kisi-icin-gozalti-470664
  7. https://www.barisicinakademisyenler.net/node/1118
  8. http://aktifhaber.com/15-temmuz/akademisyen-ugur-komecoglu-gozaltina-alindi-h96933.html
  9. http://www.hurriyet.com.tr/sakarya-universitesinde-bylock-kullanan-10-aka-40368815

İstanbul Şehir Üniversitesi Kararname ile Kapatıldı

0

Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen vakıf tarafından kurulan ve şimdiye kadar işletilen Şehir Üniversitesi, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir anda kapatıldı. Daha önce 15 tane özel üniversitenin kapatılmasına yeterince ses çıkarmayan Davutoğlu ve bu karara itiraz eden diğer kişilerin bu ikilemi ise tepki çekti.

Daha önce de 15 tane Üniversite kapatılmış, hatta hocalarının ve öğrencilerinin birçoğu da tutuklanmıştı…

Doktorun Ölümü

0

Doktorun Ölümü

Vedat Bilgiç*

Dr. Haluk Savaş anısına…

Bir insan ömrünü neye vermeli, harcanıp gidiyor ömür dediğin,

yolda kalan da bir yürüyende bir, savrulup gidiyor ömür dediğin.

Yüreğin ürperir kapı çalınsa, esmeyen yelinden hile sezerler,

künyeler kazılır demir sandıkta. Harcanıp gidiyor insan dediğin…

(Bir Zülfü Livaneli şarkısı. 1980, İsveç)

Haluk hoca bilimsel çalışmalarının yanında hepimize çok değerli bir miras bıraktı. O miras savaşarak yazdığı kendi ‘hikayesi’. Nesilden nesile yaşayacak olan hikayesini bir ibret olarak yaşayarak yazdı… Tarihte ne ilk ne de son kişiydi Haluk hoca hak etmediği şekilde suçlanan. Gömleği arkadan yırtılan Yusuf’tan, Sokrates’e kadar sayısız örneği olan bir hikayenin devamı gibi… Hak etmediği bir suç ile suçlanarak hakları gasp edilen masum insanların sembol ismi Haluk Savaş, hem metaforik anlamıyla sosyal açıdan, hem de gerçek anlamıyla ruhsal sağlık açısından bu toplum için bir hekimdi. O, kolektif bir saldırganlık ve dolaylı bir cinayet ile öldürüldü. Eğer yazıyı okumaya katlanabilirseniz bu suça bulaşanlardan biri olup olmadığınızı anlayacaksınız. Kendini insanların sağlığına adamış bir insanın terör suçu ile suçlanması- tam da bu zıtlık nedeniyle-bir insana yapılacak en büyük ruhsal saldırıdır. İşte, bu kontrastın radyoaktif ışıması her insanın savunma sistemini çökertmeye yetecek büyük bir stres oluşturur.

Bir şey çok dikkat çekici; bu süreçte gözaltında kalan, tutuklananlardan ne kadar çok hastalanan oldu. Kimi kalp krizi geçirdi, kimi kanser oldu. Psikiyatrik sonuçlarını belki yıllar sonra göreceğiz ancak bedensel hastalıkların ağır psikolojik streslerle ne kadar bağlantılı olduğunu apaçık gördük.

Doktorluk mesleği, kültürden ve çağdan bağımsız en saygın mesleklerden biri olmasının sebebi insanın en temel ihtiyacına, hayatta kalma çabasına yaptığı katkıdır. Kendim bir hekim olmama rağmen hastalandığımda, kendim hasta rolündeyken doktoruma karşı hissettiğim duyguyu hatırlıyorum. Bu duygu kökü çok derinlerde ve geçmişteki çocukluk deneyimlerimdekine benzer olduğunu fark ettim. Sadece doktora değil tüm sağlık çalışanlarına öfkenin kökleri de ‘bakımveren’ ile ilişkideki patolojilere dayanır. Peki, bir toplum her açıdan kendi sağlığı için uğraşan hekimleri veya metaforik anlamda her açıdan iyileştirici rolü olan bireylerini öldürüyorsa buna ne denir? Benim cevabım; dolaylı intihar veya ebeveyne öfke. Evet, çocukluk çağındaki ‘patolojik bağlanma’ onunla mezara kadar gidecek erken dönem travmalarının nedenidir. Bunun sonucunda kişilik bozuklukları meydana gelir.

Toplumdaki etnik, kültürel, dini, coğrafi gibi sosyal grupların devletle olan ilişkisine sosyolojik olarak bakarsak, bu tam da çocukluk çağı ‘güvensiz bağlanma’ durumuna benzer. Bu nedenle kimi paranoyak, kimi çekingen-ürkek, kimi narsist, kimi antisosyal, kimi şizoid, kimi obsesif, kimi kaygılı ve kimi histrionik çeşit çeşit çocukları olmuştur devlet ananın. Hepsi bir birinden oldukça farklı olsa da hepsi aynı şeyi ister ana’nın tahtına oturup bahtına sahip olmak. Ve bu sihirli taht yanına yaklaşanı büyüsü ile kendine benzeten bir sihri vardır. Sanki bir masalın içindeymişiz gibi durmadan tekrar eder durur aynı süreçler. Zaten kuraldır ‘yüzleşilemeyen patoloji ve çözülmeyen travma daha güçlü şekilde geri gelir’. Elbette tekrar geri gelecek, her on yılda bir olduğu gibi…

İnsan psikolojisini anlamaya çalışan biri olarak toplum ve insanların böyle haksızlıklar karşısında aldığı tutumu anlamaya çalışıyorum bu yazıda. İnsan ruh uzayının sırlarını çözemediğimiz için sanat adlı teleskopla bakıp gördüklerimi yazdım. Biraz farkındalık talep edenlere 12 Kızgın Adam filminin merceğinden bakmalarını önereceğim

Her şeyde olduğu gibi kötülüğün de bilinçli, tasarlanmış ve doğrudan olanı vardır bir de bilinçsiz, spontane ve dolaylı olanı. Örneğin bir cinayet suçlusu bile bu ayrıma göre idam veya müebbet cezası da alabilir ya da tümden beraat edebilir. 12 Kızgın Adam filmi derin bir analiz yaparak başkalarını yargılarken nasıl yanıldığımızı bilinçsiz veya dolaylı olarak kötülüğü üstlendiğimizi anlatıyor. Bence okullarda değerler eğitimi gibi derslerde böyle temaları olan bu tür filmler izletilip analizleri yapılmalı. Bu kuşaklar için bir umudum yok ancak gelecek kuşaklar belki bu sayede kendi zihin sınırlarından dışarı çıkma fırsatı bulurlar.

Filmde cinayet ile suçlanan bir çocuk vardır ve bütün deliller çocuğun ve geçmiş hikayesinin her şeyiyle, suçlunun çocuk olduğunu göstermektedir. 12 kişilik jüri karar için toplanmıştır. Verecekleri karar çocuğu elektrikli sandalye ile idama götürecektir. Çok net bir vaka olduğu için jüriye katılan üyeler çok kısa bir sürede karar çıkacağından emindirler. Hava çok sıcak ve jüri üyelerinin aklında birkaç saat sonra başlayacak maç vardır. Hepsi çocuğu suçlu bulur, ama bir kişi hariç. Film ilerledikçe detaylara odaklanınca aslında hikayenin pek de göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkar. Aslında ortada iki hikaye vardır. Birincisi iddia makamının çocuğu suçlamak için kurguladığı, diğeri ise çocuğun kendini aklamak için anlattığı hikaye… Peki bunlardan hangisine inanmalıyız.

Akıl, göz gibidir ve çok kolay illüzyona uğrar. Sadece akıl mı?. ‘Düşünceler karanlık ormandan fırlayan hayvanlar gibidir’ der C.G. Jung. Ve bir de algılarımız var ve algılarımıza ne kadar güvenebiliriz? Zira algı aktif bir eylemdir çünkü zihnimizin bir niyeti ve beklentisi vardır, bu nedenle uyaranları seçerek kendi tasarımına en uygun olanı alır. Zaten bu nedenle akıl hastaları kendi hikayelerine inanır. Ama esas tehlikeli olan sağlıklı insanların algı ve düşüncelerindeki çarpıtmalardır zira onların inananı mutlaka çıkar. İnsanların çoğu kendi bozuk algı ve düşünce hapishanelerinde idraklarına vurulmuş pranga ile müebbette mahkum yaşar giderler. Onlar için herhangi bir kaçış umudu yoktur. İşte, insan kendi zihnindeki tasarıma en yakın olana inanır. Filmde bir jüri üyesi kendi oğluyla olan çatışmaları, çocuk mahkuma yansıtır. Aslında şunu çok net söyleyebilirim; hepimizin içinde kurulmuş bir mahkeme vardır ve biz orada kendimizi yargılamaktan kaçmak için o sanık sandalyesine dışarıdan başkasını oturturuz. Yargıladığımız bizim kendi öfkelerimiz, günahlarımız ve suçluluk duygumuzdur. Başkasına yansıtarak arınma ararız ama bu arınma ateşin arındırması gibidir. Oysa cehennemin alevleriyle kendimizi arındırmaya çalıştığımızı anlamadan iç yangınımız sönmez. Filmde böyle bir yansıtmayı kırmak için ‘kendiniz o sandalyede oturuyormuş gibi düşünün’ der oyuncunun biri. Zan’ın cinayetten daha büyük bir günah olduğunu net olarak anlamamızı sağlar. Dedikodu ve iftiranın da kendi günahlarımızı başkalarına yansıtarak yargılama olduğunu, kendi kötü yönlerimizi yadsıyarak rahatlamanın bir ateş arınması olduğunu da. Oysa insanı sadece duru bir su ile arınabilir, ateş ile değil.

Tıpkı filmde olduğu gibi ‘mahşeri vicdan’ diye tarif edilen toplumun kolektif algısı bazen illüzyona uğrar. Bu süreçte şuna şahit olduk; toplumun geneli kesin bir delil olmadan yapılan suçlamalara, birlerinin kendi suçlarını bastırmak için söylediği yalanlardan oluşan ‘kötü bir hikayeye’ inanmayı seçti. Kesin bir delil olamadan oradan buradan toplanan iftira parçalarından kendi pazıl’larını yaptılar. Aslında o pazıl’ın kendi suretlerini resmettiği gerçeğiyle bir gün yüzleşecekler. O yüzden attıkları her iftirayı bir bir yaşamaları kaçınılmaz.

Adı konmamış idamlara ve müebbetlere gözlerini kapattı insanlar. ‘İdam’ diyorum çünkü bir insanın hak etmediği, atf-ı cürümler veya işkenceyle ağır strese maruz bırakıp, kanseri tetiklemek ile, idam mahkumunun sehpasını tekmelemek arasında ne fark var? ‘Müebbet’ diyorum zira her şeyini elinden aldığınız kişinin ve ömrünün son günlerini hapishane hücrelerinde geçirmesi ile müebbet nedeniyle yaşlanarak hapiste ölmek arasında ne fark var?

Filmden öğrendiğim temel hukuk kurallarından birisi ‘makul şüphe’ kavramı sadece suç için değil ‘suçsuzluk’ için de kullanıldığıdır. Yani birinin suçsuz olduğuna dair makul şüphe varsa suçlu ilan edemezsin; her insan suçluluğu kesin delillerle ispat edilmedikçe suçsuzdur.

Evet bu süreçte Haluk hocanın suçsuz olduğu mahkeme tarafından tespit edilse de işini ve sağlığını geri alamadı. Pasaportu için savaşması gerekti. Yani O da diğer binlerce masum gibi suçsuzluğuna dair makul şüpheler olmasına rağmen dolaylı bir idama mahkum edildi. Savaşarak ve kendi hikayesini miras bırakarak gitti. O artık onurlu bir mücadelenin, gerçek hikayesinin, unutulmayacak bir kahramanı…

*Dr. Vedat Bilgiç, Psikiyatri ve Psikoterapi Uzmanı

Kaynak: http://www.politurco.com/death-of-the-doctor.html

Fatih Üniversitesi Raporu

0

Fatih Üniversitesi-İstanbul

ÖZET

Fatih Üniversitesi, Türkiye’de ilk kurulan vakıf üniversitelerinden biridir. Üniversite’nin ana kampüsü İstanbul’da olmakla beraber Tıp Fakültesi, Hemşirelik Yüksek Okulu, Sağlık Meslek Yüksekokulu ve Meslek Yüksek Okulu 2013 yılına kadar Ankara eğitim verdi. Açılışından itibaren uluslararası öğretim üyesi ve öğrencilerin yoğun olarak bulunduğu Fatih Üniversitesi’nin 2016 yılında 14.011 öğrenci vardı ve bunların 1.214’ü dünyanın 102 farklı ülkesinden gelen öğrencilerdi. Ayrıca 81’i yurtdışından olmak üzere 476 akademisyen’le hizmet vermekteydi. Üniversitenin ana kampüsü Büyükçekmece Gölü kıyısındaki 50 dönümlük bir alanda yer almaktadır.

Üniversitede Endüstriyel Otomasyon Araştırma, Uygulama ve Geliştirme Merkezi, BioNano Teknoloji Araştırma Geliştirme Merkezi ve NMR Laboratuvarı gibi eğitim ve araştırma amaçlı birçok laboratuvar bulunmaktaydı. Üniversitenin her yönüyle mükemmel eğitim binalarında Tıp Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Hukuk Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi eğitim vermekteydi. Üniversite ayrıca; bir Konservatuvar, dört yüksek okul, beş enstitü ve çok sayıda araştırma merkezine sahipti.

Üniversite’nin kurucu vakfına Haziran 2016’da kayyım atandı ve Üniversite yönetimi değiştirildi. Hükümet tarafından Olağanüstü Hal Kanununa dayanılarak 23 Temmuz 2016’da 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Üniversite çalışanları işsiz kaldı ve sivil ölüme mahkum edildiler. Üniversitenin bütün varlıkları, öğrencilerin gelecek yıl için ödedikleri harçlar ve çalışanların alacakları da gasp edildi. Üniversite kurucularının ve çalışanlarının bir kısmı ülkeyi terk ettiler. Kalanlar terörist olmakla suçlanıp peyderpey gözaltına alındı ve bir kısmı hapsedildi. Öğrenciler her yönüyle mağdur edildi ve bir kısmı eğitimine devam edemedi, bazıları farklı bölümlere geçmek zorunda kaldılar. Daha önce sahip oldukları bursları kesildi. Aradan geçen üç yıla rağmen bu mağduriyetler henüz giderilmedi.

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler

Fatih Üniversitesi, İstanbul’un büyükşehir Büyükçekmece ilçesinde bulunan öncü bir vakıf üniversitesiydi. Üniversite, 18 Ocak 1996’da Türkiye Sağlık ve Tıbbi Tedavi Vakfı tarafından kuruldu. Fatih Üniversitesi’nin açılış törenine zamanın Başbakanı Prof. Dr. Tansu Çiller ve çok sayıda seçkin davetli katıldı. Üniversitenin ana kampüsü Büyükçekmece Kampüsü, Büyükçekmece Gölü kıyısındaki 50 dönümlük bir alanda yer almaktadır. Kampüste çok sayıda derslik ve laboratuvar içeren eğitim binaları bulunmaktadır. Aynı zamanda ana kampüste öğrencilerin ve personelin sosyal, kültürel ve sportif ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik Merkez Kütüphanesi, bir fitness merkezi, halı sahaları, futbol ve basketbol sahası, kafeterya, kantinler ve konferans salonları vardı. Her biri en ileri teknoloji ile donatılmış durumda olan Endüstriyel Otomasyon Araştırma, Uygulama ve Geliştirme Merkezi, BioNano Teknoloji Araştırma Geliştirme Merkezi ve NMR Laboratuvarı gibi eğitim ve araştırma amaçlı birçok laboratuvar bulunmaktaydı.[1]

Fatih Üniversitesi Rektörlük Binası.

2016 yılında Fatih Üniversitesinde 14.011 öğrenci vardı ve bunların 1.214’ü dünyanın 102 farklı ülkesinden gelen uluslararası öğrencilerdi. Üniversitede 81’i yurtdışından olmak üzere 476 akademisyen vardı. Fatih Üniversitesi kurulduğu günden itibaren yüksek oranda yurdışından gelen akademisyen ve öğrencileriyle uluslararası bir ortama sahipti. Çok sayıda İngilizce eğitim veren program mevcuttu ve öğrenciler ek bir yabancı dil öğrenmeleri için teşvik ediliyordu. Eğitim dilleri olan Türkçe ve İngilizce yanında Almanca, Fransızca, Rusça ve İspanyolca dilleri üniversitede isteğe bağlı öğrenilebiliyordu.[2]

Tıp Fakültesi, Hemşirelik Yüksek Okulu, Sağlık Meslek Yüksekokulu ve Meslek Yüksek Okulu 2013 yılına kadar Ankara’daydılar ve 2013 öğretim yılı itibariyle İstanbul’a taşındılar. Fatih Üniversitesi Ankara’daki 15 yılı aşan Tıp Fakültesi tecrübesini Sema Hastanesi’ni devralarak İstanbul’a taşıdı. Dragos’ta bulunan Sema Hastanesi, Fatih Üniversitesi’yle birlikte Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak hizmet vermeye başladı.[3]

Toplam 26000 m2 alana kurulu Fatih Üniversitesi Hastanesi, İstanbul’un adalar ve deniz manzaralı tek hastanesidir. Toplam 7 ameliyathane, 3 doğumhane, farklı dallarda 4 yoğun bakım ünitesi, 162 tek kişilik oda, 5 VIP, 19 suit oda ve 133 yatak kapasitesi mevcuttur. Her türlü fiziki ve teknik imkâna sahip olan hastane, uluslararası düzeyde eğitim ve tecrübe sahibi doktorlarla hizmet vermekteydi.[4] Fatih Üniversitesi Hastanesine; Avrupa, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere 80’e yakın ülkeden hasta tedavi için gelmekteydi. Sema Hastanesi bina alt yapısı, mimarisi ve üstün teknolojik donanımı ve deneyimli kadrosuyla 2007 yılının başında ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi belgelerinin üçünü birden aynı anda almaya hak kazandı. Hastane, dünyanın en prestijli sağlık akreditasyon belgesini olan Joint Commision International belgesini de 2008 yılında alarak, hizmet kalitesini tüm Dünya’ya duyurdu.

Fatih Üniversitesi sportif, bilimsel, kültürel ve çevre gibi farklı alanlarda yapılan yarışmalarda bir çok kez bölgesel, ulusal ve uluslararası seviyelerde ödüller ve madalyalar kazandı. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) kuruluşundan itibaren üniversitenin gelişmesini ve her alanda göstediği yüksek performansı takdir etti. Üniversite, Bologna Süreci, Avrupa Kredi Transfer Sistemi ve Erasmus Değişim Programına dahildi. Aynı zamanda Fatih Üniversitesi, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’ndan (TÜBİTAK) çok sayıda bilimsel araştırma projesi desteği aldı. Akademik Performansa Göre Üniversite Sıralaması (URAP) 2015’e göre Fatih Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ve Koç Üniversitesi’nin hemen arkasında, İstanbul’daki üçüncü özel üniversite olarak yer aldı.[5] Dünya Üniversiteleri 2017 Raporunun Akademik Sıralaması’nda “Matematik” dersinde 401-500’üncü sırada yer aldı.[6]

Üniversitenin Eğitim Birimleri:

  • Fakülteler
  • Eğitim Fakültesi
  • Mühendislik Fakültesi
  • İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
  • Fen Edebiyat Fakültesi
  • Hukuk Fakültesi
  • İlahiyat Fakültesi
  • Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi
  • Tıp Fakültesi
  • Konservatuvar
  • Yüksekokullar
    • Adalet Meslek Yüksekokulu
    • İstanbul Mesleki Eğitim Okulu
    • Sağlık Meslek Yüksekokulu
    • Hemşirelik Yüksekokulu
  • Enstitüler
  • Mühendislik Bilimleri Enstitüsü
  • Doğa Bilimleri Enstitüsü
  • Sosyal Bilimler Enstitüsü
  • Sağlık Bilimleri Enstitüsü
  • Ekonomi ve İstatistik Enstitüsü
  • Araştırma Merkezleri
  • Projeler ve Bilimsel Araştırma Destek Birimi
  • Atatürk Tarihi Araştırma Merkezi
  • Bio & Nano Teknoloji Araştırma Merkezi
  • Endüstriyel Otomasyon Teknolojileri Geliştirme ve İrtibat Yatırım Projesi
  • Enformatik
  • Ömür Boyu Eğitim Merkezi
  • İngilizce Öğretmenliği Okulu
  • KOSGEB-Fatih Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Merkezi
  • Medeniyetler Araştırma Merkezi
  • Strateji ve Planlama Koordinasyonu
  • Türk Dili Bölümü
  • Türk Eğitim ve Araştırma Merkezi (TÖMER)
  • Uzaktan Eğitim Merkezi (FUZEM)
  • Yabancı Diller Merkezi

15 Temmuz 2016’daki, şüpheli darbe girişiminin ardından 23 Temmuz 2016’da Hükümetin Olağanüstü Hal (OHAL) Kanununa dayanarak çıkardığı 667 numaralı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı ve kampüsü İstanbul Üniversitesi’nin kullanımına verildi.[7] Gasp edilen Üniversite Hastanesi önce Sağlık Bakanlığına bağlı bir hastaneye (Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi) verildi. Ancak büyük iddialarla ücretsiz sağlık hizmeti sunacaklarını ilan etmelerinin üzerinden iki ay geçmeden ay Erdoğan’ın doğrudan kontrol ettiği Vakıf Gureba Bezm-i Alem Üniversitesine devredildi.[8]

Kapatılma Öncesi Yaşanan Baskılar

17-25 Aralık 2013 tarihlerinde Erdoğan’ın Hükümeti aleyhindeki yolsuzluk davalarından sonra, Hükümet tarafından Fatih Üniversitesi’ne yoğun bir bir baskı uygulanmaya başladı. Gülen Hareketi’yle ilişkili görülen diğer üniversitelere de benzer baskı ve saldırılar yapılmaktaydı. Aralık 2013’ten sonra Fatih Üniversitesi’ne yönelik farklı alanlarda çok sayıda soruşturma açıldı, yeni hastane inşaatı yasadışı olarak engellendi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından iptal edildi.[9] Üniversite ve çalışanları Hükümet yanlısı medya ve bu medyadaki yazarlar tarafından sürekli hedef gösterildi, karalandı ve saldırılara uğradı. YÖK’e çağrılar yapılarak bu üniversitelerin kapatılması istendi. Büyükşehir Belediyesi, Fatih Üniversitesi’ne giden otobüs hizmetlerini iptal etti ve öğrenciler üniversiteye ulaşımda büyük sıkıntılarla karşılaştılar. Ayrıca, 2015 ve 2016 akademik yıllarında, Yüksek Öğretim Kurulu yeni bir bölüm açmasına izin vermedi ve yeni öğrenci kotalarını dikkate değer bir şekilde düşürdü. Bu kısıtlamalar, öğrenci sayısında az bir düşüşe yol açtı ancak öğrenci ve akademisyenlerin devam eden ilgisi nedeniyle Üniversiteyi ciddi anlamda etkilemedi.[10]

Fatih Üniversitesi’nden kuş bakışı görünümü.

Yolsuzluk Skandalı’ndan sonra, Erdoğan Rejimi Gülen Hareketi aleyhine çok sayıda dava açtı. Gulen Hareketi mensupları saçma ve gülünç iddialarla bu davalara dahil edildiler. Bu kurgu vakalarından biri Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) hile karıştırıldığı iddiasıydı. Bir başkası kamuoyunda Futbolda Şike Davası olarak bilinen davaydı. Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Erdoğan Rejimi için önemli bir hedef haline geldi, hakkında soruşturmalar açıldı ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.[11] İlerleyen süreçte Prof. Tekalan’ın aile üyeleri Rejim tarafından hedef alındı ve bazıları tutuklandı.[12]

Gülen Hareketi’ne yönelik yürütülen soruşturma ve operasyonlarda Fatih Üniversitesinden bir akademisyen de tutuklandı.[13] 2016 yılı başında Hükümet vakıf üniversitelerine karşı yeni bir proje geliştirdi ve çok sayıda vakıf üniversitesinin Mütevelli Heyetleri yerel mahkeme kararları ile görevden alınd. Fatih Üniversitesinin kurucu vakıf Mütevelli Heyeti de Haziran 2016’da yerel bir mahkeme tarafından görevden alındı. Yeni Mütevelli Heyeti görevdeki Rektör Vekilini azlederek yerine Ardahan Üniversitesinin eski Rektörü Prof. Dr. Ramazan Korkmaz’ı atadı.[14] 15 Temmuz’daki şüpheli darbe girişimi sonrasında Üniversite Yönetimi ve öğretim üyeleri Darbe Girişimini kınayan bir miting yaptılar.[15] İlginç bir şekilde Prof. Dr. Korkmaz Üniversitenin kapatılmasından sadece bir gün önce görevinden istifa etti.[16]

15 Temmuz Sonrası Yaşanan Mağduriyetler

Fatih Üniversitesi ve bağlı bütün birimler Tıp Fakültesi Hastanesi (Sema Hastanesi) dahil, 23 Temmuz 2016 tarihinde 667 sayılı KHK ile kapatıldı ve bütün varlıklarına el konuldu. Yapılan suçlama Hükümetin terör örgütü ilan ettiği Gülen Hareketi ile olan ilişkisiydi. Kapatma kararından hemen sonra çalışanlara yapılan duyuruda üniversiteden sadece özel eşyalarını alabilecekleri iletildi. Ancak verilen tarihte birçok kişi eşyasını alamadan bu uygulama durduruldu ve diploma gibi kıymetli evraklar dahil birçok eşya Üniversite’de kaldı.[17]

Kapatıldığında Fatih Üniversitesi Hastanesi’nde 100’ü doktor olmak üzere 400’den fazla kişi çalışıyordu. Hastane çalışanı bir hekim Hastanenin gaspedilmesi sürecine ait yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “23 Temmuz günü sabah saat 10.00’da polis hastaneye geldi ve artık hasta kabul edimemesini emretti. Ayrıca, mevcut hastaların en kısa sürede diğer hastanelere transfer edilmesini istediler. Çalışanlardan odalarını boşaltmaları istendi. Ancak Cumartesi olduğu için personelin çoğu o gün görevde değildi. O nedenle pek çok insan kişisel eşyalarını alamadı. Gelecekte ne olacağı hakkında hiçbir bilgi verilmedi. Pazar günleri telefonlarımıza gönderilen bir SMS, pazartesi günü anahtar teslimimiz için hastaneye erken gelmemizi istedi. Pazartesi günü geldiğimizde (kapatma kararından sadece iki gün sonra, 25 Temmuz 2019), hastanenin açıldığını gördük. tam kapasite ile yeni bir isim ve yepyeni bir ekip iş başındaydı. Hastanenin yeni adı “Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi” olmuştu ve bu isim hastanenin önünde asılan büyük bir afiş üzerine yazılmıştı. Cumartesi yayınlanan bir kararname sonrasında bu büyüklükte bir afiş hazırlamak oldukça zor olmalıydı. Ayrıca hastanede görev yapacak doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar vs tam kadro oradaydılar. “Bu kadar kadroyu hafta sonu nasıl buldular ve bu kadar kısa sürede örgütlediler” sorusu cevapsız kalıyordu. Bu durumu yeni gelen personellere sorduk. Sürpriz bir şekilde bize şu cevabı verdiler: “Bilmiyor musunuz, yaklaşık iki ay önce Sağlık Bakanlığından bu hastaneyi alacağımızı belirten bir mektup aldık ve hazırlık yaptık” dediler. Bu sefer daha da şaşırdık, çünkü sadece dokuz gün önce meydana gelen başarısız darbe girişimi nedeniyle hastanemizin kapatıldığını sanıyorduk. Bütün bu hazırlıkların darbe girişiminden çok uzun zaman önce yapıldığı açıkça görülmekteydi.”

Üniversite Çalışanları ve Kurucularına Yönelik Gözaltı ve Tutuklamalar

Üniversite’nin kapatılmasını takip eden haftada Hükümet yanlısı gazetelerde Fatih Üniversitesi çalışanları hakkında Büyükçekmece Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığı ve o günlerin moda söylemi ile “darbe ile ilgileri olduğuna dair kuvvetli delillere ulaşıldığı” iddiaları yazıldı.[18] Takip eden günlerde Fatih Üniversitesi Hastanesinde çalışan birçok doktor hakkında arama emri çıkarıldı ve bazıları tutuklandı. Üniversiteye yönelik doğrudan bir operasyon yapılmadan önce çok sayıda akademik ve idari personel başka davalardan dolayı göz altına alındı ve tutuklandı. Bu aşamada birçok üniversite çalışanı yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Doğrudan Fatih Üniversitesinin akademisyen ve çalışanlarına yönelik 27 Aralık 2017’de İstanbul merkezli 29 ilde yapılan operasyonda, gözaltı kararı bulunan 171 kişiden 54’ü ilk etapta göz altına alındı ve tamamına yakını tutuklandı.[19],[20] Bu operasyonların amacı sadece akademisyenleri cezalandırmak değildi. Hükümet yanlısı medyanın tek merkezden verilen talimatlarla yazdıkları bir kamuoyu oluşturma çalışması idi. Nitekim Haziran 2016’da fiilen el konulan ve Temmuz 2106’da kapatılarak boşaltılan Üniversite’de polis tam bir buçuk yıl sonra arama yaptı ve bütün medya “büyük suç unsurları” bulunduğu yalanlarını yazdı.[21] İlerleyen süreçte Fatih Üniversitesi akademisyenlerine çeşitli cezalar verildi.

Öğrencilerin Uğradığı Mağduriyetler

Kapatılmadan önce mezun olan öğrenciler de daha sonra asılsız iftiralarla karalandılar. Fatih Üniversitesi mezunu olmak bir suç olarak empoze edildi ve bunu kendine demokrat, hatta Erdoğan muhalifi diyen çevreler de sıklıkla yaptı. Üniversiteden daha önce mezun olanların diplomaları soruşturma konusu yapıldı. Devlet üniversitelerine nakledilen öğrencilere çeşitli engeller çıkarıldı ve dışlandılar. Bazı yerlerde kapatılan üniversitelerden gelen öğrencilere terörist ve vatan haini muamelesi yapıldığı medyaya yansıdı. Üniversiteler kapatıldığında öğrenciler ve velilerden gelen tepkileri azaltmak için verilen sözlerin hemen hiç biri yerine getirilmedi. Kanunlarla garantör olan üniversiteler çeşitli bahanelerle birçok öğrenciyi kabul etmediler. Kabul ettikleri burslu öğrencileri bir dönem bekletip devre kaybına uğrattılar, bir dönem özel öğrenci statüsünde ders almalarına izin verdiler ve sonrasında da astronomik eğitim paraları talep ettiler. Mezun olanlar dahi; daha sonra iş hayatlarında herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmamak için, devredilen devlet üniversitelerinden diplomalarını değiştirme lüzumunu hissettiler.[22]

Sonuç

Kurulduğu 1996 yılından itibaren yurt içinde ve dışında yüksek bir prestije sahip olan Fatih üniversitesi tamamen hukuksuz olarak kapatıldı. Ülkede geçerli kanunlara uygun olarak eğitim veren ve YÖK tarafından periyodik olarak denetlenen Fatih Üniversitesi’nin tüzel kişiliği gaspedildi, maddi ve manevi varlıkları talan edildi. Kurumun en üst idari organı Mütevelli Heyeti başta olmak üzere Üniversitede çalışan neredeyse tüm akademik ve idari personel, masumiyet hakkı dikkate alınmaksızın terörist ve vatan haini ilan edilerek takibata uğradılar, işlerinden atıldılar. Mal varlıklarına, banka hesaplarına tedbir ve el konuldu. Bir çoğu hukuksuzca hapsedildi. Bu süreç içerisinde çok sayıda akademisyen cadı avından kurtulabilmek için ülke dışına çıktı. Çoğu daha önce hiç görmedikleri ve dillerini bilmedikleri ülkelerde yeniden hayata başlamak zorunda kaldılar. Beklentimiz hukukun işletilerek yapılan haksızlıkların giderilmesi ve kayıpların bir an önce telafi edilmesidir.

  1. https://www.sehriistanbul.com.tr/fatih-universitesi-yerli-enerji-uretimine-tesvik-artirilmali-6233h.htm
  2. https://www.milliyet.com.tr/egitim/fatih-universitesi-vakif-universiteleri-icinde-ilk-5-te-1908322
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/Fatih_University
  4. https://www.hurriyet.com.tr/fatih-universitesi-ilk-5-te-26749793
  5. https://en.wikipedia.org/wiki/University_Ranking_by_Academic_Performance
  6. http://www.shanghairanking.com/Shanghairanking-Subject-Rankings-2017/mathematics.html
  7. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm
  8. https://www.aydinlik.com.tr/yandasa-gecti-parali-oldu
  9. https://emlakkulisi.com/fatih-universitesinin-plan-degisikligi-buyukcekmece-belediyesine-gonderildi/383886
  10. https://www.dunyabulteni.net/guncel/iett-fatih-universitesine-giden-otobusleri-iptal-etti-h309954.html
  11. https://odatv.com/rektor-firarda-2504151200.html
  12. http://www.sanalbasin.com/feto-pdynin-tepe-yoneticisinin-kizina-dava-24246455/
  13. https://www.haberler.com/yalova-daki-paralel-yapi-operasyonunda-9-tutuklama-8472532-haberi/
  14. http://www.hurriyet.com.tr/egitim/fatih-universitesine-yeni-rektor-40122875
  15. https://www.haberler.com/fatih-universitesi-nden-darbe-girisimine-tepki-8626390-haberi/
  16. https://www.star.com.tr/guncel/fatih-universitesi-rektoru-istifa-etti-haber-1127770/
  17. https://www.turkishminute.com/2019/05/20/analysis-what-happened-to-the-15-now-closed-gulen-linked-universities-and-their-assets/
  18. https://www.yenisafak.com/gundem/fatih-universitesi-calisanlarina-sorusturma-2499308
  19. https://www.scholarsatrisk.org/report/2017-12-27-fatih-university/
  20. https://www.memurlar.net/haber/717665/fatih-universitesi-operasyonu-171-gozalti-karari.html
  21. https://www.memurlar.net/haber/719834/1-5-yildir-kapali-bulunan-fatih-universitesine-girildi.html
  22. http://platform24.org/haber-arastirma/1686/universitesi-kapatilan-ogrenciler-kaygili

Canik Başarı Üniversitesi Raporu – Samsun

0

Canik Başarı Üniversitesi – Samsun

ÖZET

Canik Basari Üniversitesi, Samsun’un Canik ilçesinde 2012 yılında eğitime başlayan bir vakıf üniversitesidir. Temmuz 2016’da 70 akademisyen ve 2220 öğrencisiyle öğretimine devam etmekteydi. Üniversitenin; Eğitim Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi olmak üzere dört fakültesi, iki enstitüsü ve dört araştırma merkezi bulunmaktaydı. Üniversite denize nazır modern binaları ve iyi hazırlanmış eğitim programları ile yerli ve yabancı öğrencilerine hizmet vermekteydi. Üniversite, Aralık 2013’de Hükümetin yolsuzluklarını ortaya çıkaran polis operasyonları sonrasında, Erdoğan taraftarlarının hedefi haline geldi. Hükümet yanlısı ulusal ve yerel basında aleyhinde çok sayıda yalan haber yapıldı. 2016 Haziran ayında ise üniversitenin kurucu vakfı görevde alındı ve 21 Temmuz 2016’da Rektör görevden alınarak yerine yenisi atandı.

Canik Başarı Üniversitesi 23 Temmuz 2016’da Hükümet tarafından Olağanüstü Hal yetkisine dayanan bir Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Üniversite kurucuları, idarecileri ve çalışanlarını hedef alan çok sayıda operasyon yapıldı. Akademisyenlerin tamamına yakını gözaltına alındı ve bir kısmı hapsedildi. İki ayrı davadas, 48 üniversite çalışanı toplam 2781 ay 19 gün (231 yıl 8 ay) hapis cezasına çarptırıldı. Rektör dahil bazı çalışanların tutukluluk halleri devam edtmektedir. Bütün çalışanlar işlerin kaybettiler ve sivil ölüme mahkum edildiler. Öğrenciler başka üniversitelere geçmek zorunda kaldılar ve bazıları eğitimine devam edemedi. Birçok öğrenci farklı bölümlere geçmek zorunda kaldılar. Canik Başarı Üniversitesinin verdiği bursları kesildi ve yeni üniversitelerinde dışlandılar. Bu mağduriyetler aradan geçen üç yılda henüz giderilmedi. Üniversite binalarında iki yıl sonra yeni bir devlet üniversitesi kuruldu ancak Canik Başarı Üniversitesinin bütün donanımı ve taşınabilir varlıkları garantör üniversite tarafından talan edildi.

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler

Canik Başarı Üniversitesi, Samsun’un merkez ilçelerinden Canik’de kurulup 2012-2016 yılları arasında faaaliyet gösteren bir vakıf üniversitesidir. Başarı Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı ile Tanrıverdi Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı güç birliği yaparak 10 Haziran 2009 tarihinde Canik Başarı Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarına başladı. Üniversitenin kurucuları arasında Bakan Suat Kılıç, Samsunspor Külüp Başkanlığı ve milletvekiliği yapan Fuat Köktaş, tanınmış iş insanları Tanrıverdi Kardeşler, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Canik İlçe Belediye Başkanı Osman Genç ve farklı mesleklerden çok sayıda etkili kişi bulunmaktaydı. Üniversite kampüsü Samsun’un doğusunda Canik ilçe sınırları içinde, denize nazır, “Yeşil ve mavinin buluştuğu yer” olarak tanıtılan Gürgenyatak’da inşa edildi ve 2012’de öğretime başladı. Kampüs modern ve kullanışlı eğitim ve idari binaları ve spor ve sosyal tesisler içermekteydi. Üniversite kısa tarihinde çok sayıda yabancı öğrenciye de ev sahipliği yaptı. Birçok ülkeden üniversitelerle işbirliği ve değişim programları başlattı.[1]

Üniversite kapatıldığı 23 Temmuz 2016 tarihinde 70 akademisyen ve 2220 öğrenci ile öğretime devam etmekteydi. Erasmus programları ile aktif olarak Avrupa ülkeleri ile öğrenci değişimi yapmaktaydı.[2]

Rektörlük binasının önden görünümü

Kapatma sonrası üniversite binaları garantör üniversite olan Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesine devredildi ve yaklaşık iki yıl boş tutuldu. Daha sonra üniversite binaları yeni kurulan Samsun Üniversitesine tahsis edildi. Bu arada yaşanan mal paylaşım kavgası üniversitenin bütün taşınabilen varlıklarının Ondokuzmayıs Üniversitesi yönetimi tarafından talan edildiğini ortaya çıkardı.[3] Devlet aklı gayet başarılı bir üniversiteyi kapatıp bütün donanımını heba ettikten sonra yeni bir üniversiteyi aynı binalarda yeniden kurma başarısını gösterdi!

CanikBaşarı Üniversitesinin son Facebook sayfası

Eğitim Birimleri:

  • Fakülteler
    • Eğitim Fakültesi
    • Fen – Edebiyat Fakültesi
    • İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
    • Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi
  • Rektörlüğer Bağlı Bölümler
    • Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü
    • Türk Dili Bölümü
    • Enformatik Bölümü
    • Yabancı Diller Yüksekokulu
  • Araştırma merkezleri
    • Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
    • Medeniyetler İttifakı Uygulama ve Araştırma Merkezi
    • Bal Uygulama ve Araştırma Merkezi
    • Çocuk Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi
  • Enstitüler
    • Sosyal Bilimler Enstitüsü
    • Fen Bilimleri Enstitüsü

Üniversite binalarının görünümü

Kapatılma Öncesi Yaşanan Baskılar

Canik Başarı Üniversitesine karşı 2014 itibarıyla medya üzerinden gittikçe artan saldırılar ve karalamalar başladı. Hükümet yanlısı yerel ve ulusal medya organlarında üniversiteyi hedef alan çok sayıda yazılı ve görsel haber yapıldı. Hükümet yanlısı medya bu amaçla tanınmış bir mafya liderinin ifadeleri ile üniversiteyi karalamaya çalıştı.[4],[5] Üniversite’nin kamu kurumlarından en tabii talepleri yerine getirilmedi ve hizmet alması engellendi. Yaklaşık iki buçuk yıl süren bu dönemde diğer kurumlar gibi üniversitenin de kendiliğinden tasfiye olması hedeflendi. Ancak Üniversite kapatılana kadar başarıyla yoluna devam etti.

Haziran 2106’da Hükümetin hedef aldığı bütün vakıf üniversitelerin kurucu vakıflarına ve dolayısıyla üniversitelere kayyum atanmaya başlandı. Samsun’da yerel bir mahkeme 21 Haziran 2016’da üniversitenin kurucu ortağı Tanrıverdi Vakfı’na, 30 Haziran 2016’da diğer kurucu vakıf olan Başarı Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı’na kayyum kayyum atadı.[6] Böylece Üniversiteye de bir kayyum heyeti atandı. Hükümet yanlısı medya Üniversiteye yönelik bu kararları büyük bir coşkuyla duyurdu.[7] Atanan kayyumlar Rektör Prof. Dr. Yunus Bekdemir’i 21 Temmuz’da görevden alarak yerine yeni bir Rektör atadılar.[8]

15 Temmuz Sonrası Yaşanan Mağduriyetler

15 Temmuz 2016’daki sözde darbe girişimi sonrasında Canik Başarı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Y. Bekdemir demokrasiyi destekleyen darbe karşıtı bir bildiri yayınladı. Ancak bu bildiri nedense hükümet yanlılarını rahatsız etti.[9]

Canik Başarı Üniversitesi’nin de içinde bulunduğu 15 vakıf üniversitesi 23 Temmuz 2016 tarihli ilk Olağanüstü Hal Kararnamesi ile kapatılarak bütün mal varlıkları bedelsiz olarak Hazineye devredildi. İlginç bir şekilde bütün malvarlıkları ve alacakları Hazine’ye devredilen bu kurumların borçlarının hiç bir şekilde üstlenilmeyeceği Kararnamede ilan edildi.[10] Bu kurumlarda çalışanların tamamı işsiz kaldığı gibi Sosyal Güvenlik Sisteminde farklı bir kodla işaretlenerek iş bulmaları imkansız hale getiridi. Kalan alacakları ve kıdem tazminatları ödenmedi. Zaten daha önce el konularak kayyumlara devredilen üniversite binası polis tarafından ablukaya alındı. Medyaya eski Rektör Y. Bekdemir’in yurtdışına çıkmasına polisin engel olduğu yansıdı.[11]

Gözaltı, Tutuklama ve Hapis Cezaları

Üniversiteye yönelik bir operasyon Eylül 2016’da kurucu vakıf üyelerine yönelik yapıldı ve Başarı Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfının mütevelli heyeti üyesi oldukları iddiasıyla 25 kişi gözaltına alındı ve bunlardan aralarında Rektör Prof. Dr. Y. Bekdemir’in de olduğu altı kişi tutuklandı.[12],[13] Aynı zamanda Tanrıverdi Eğitim Vakfı Mütevelli Heyetine yönelik yapılan operasyonda 21 kişi gözaltına alındı ve bunlardan altı kişi tutuklandı.[14] Ekim 2016’da Üniversite çalışanlarına yönelik olarak yapılan operasyonda 39 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 12’si tutuklandı.[15] Ekim 2017’de ise eski Rektör Yardımcısı Prof. Dr. R. K.’nın eşi göz altına alındı. Nisan 2018’de Canik Başarı Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanı O. A. tutuklandı.[16]

Gözaltına alınan Rektör Prof. Dr. Yunus Bekdemir

Kasım 2017’de Samsun’da kapatılan Canik Başarı Üniversitesi çalışanlarının bulunduğu 5’i tutuklu 39 kişinin yargılandığı davada, 25 kişi hapis cezasına çarptırılırken, 14 kişi ise beraat etti.

Şubat 2018’de Canik Başarı Üniversitesi çalışanları ve Mütevelli Heyetinden 9’u tutuklu toplam 46 sanıktan 44’ünün yargılandığı davada, 2 kişinin dava dosyası ayrılırken, 44 sanığın hakkında karar verildi. Rektör Prof. Dr. Yunus Bekdemir 8 yıl 9 ay hapis cezasına çaptırılırken, davada toplam 23 üniversite çalışanına ceza verildi ve 21 kişi ise baraat etti.[17]

Sonuç olarak insanlara hizmet ve eğitim vermek suçundan sadece iki davada Canik Başarı Üniversitesi özelinde toplam 48 kişi 2781 ay 19 gün (231 yıl 8 ay 19 gün) hapis cezasına çarptırıldı.

Öğrencilerin Uğradığı Mağduriyetler

Kapatılmadan önce mezun olan öğrenciler de daha sonra asılsız iftiralarla karalandı ve diplomaları soruşturma konusu yapıldı.[18] Kapatma sonrası devlet üniversitelerine nakledilen öğrencilere terörist muamelesi yapıldığı medyaya yansıdı.[19] İki yıllık ön lisans ve yüksek lisans programlarından iki yılda mezun olmak bir suç imiş gibi soruşturmaya konu edildi ve mezunlar kamuoyu önünde karalandı.[20]

Canik Başarı Üniversitesi Mütevelli Heyeti ve Akademisyenleri cezaevi yolunda

Sonuç

Tamamen kanunlara uygun olarak kurulan ve işletilen Canik Başarı Üniversitesi’nin Mütevelli Heyetinde olan saygın kişiler ve Üniversite’de çalışan akademik ve idari personel hiç bir kanun ve mantığın kabul edemeyeceği bir şekilde terörist ilan edilerek işlerinden atıldılar, mal varlıklara el konuldu ve hapsedildiler. Aralarında Rektör Prof. Dr. Yunus Bekdemir’in de bulunduğu bazıları hala hapiste bulunuyor. Çok sayıda iş adamı, akademisyen ve diğer meslek sahipleri ise haklarında verilen cezaların temyiz safhasını bekliyorlar.

  1. http://www.dengegazetesi.com.tr/canik-basari-universitesi-uluslararasi-baglantilarini-genisletiyor-101862h.htm

  2. http://www.akasyam.com/halk-gazetesi-canik-basari-universitesindeki-talani-gundeme-tasidi-159363/

  3. http://www.akasyam.com/halk-gazetesi-canik-basari-universitesindeki-talani-gundeme-tasidi-159363/

  4. https://www.samsungazetesi.com/samsun-haber/canik-basari-universitesi-o-haberi-yalanladi-h541299.html

  5. https://www.sabah.com.tr/gundem/2014/03/25/makbuz-istedi-hapse-attilar?paging=1

  6. https://www.samsungazetesi.com/samsun-haber/samsun-canik-basari-ya-kayyum-h710313.html

  7. https://www.karar.com/gundem-haberleri/canik-basari-universitesine-kayyum-atandi-174609#

  8. https://www.memurlar.net/haber/597737/canik-basari-universitesi-ne-rektor-atandi.html

  9. http://www.akasyam.com/basari-universitesi-rektorunden-korsan-aciklama-145224/

  10. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm

  11. https://www.samsungazetesi.com/samsun-haber/polis-canik-basari-da-eski-rektore-izin-yok-h713306.html

  12. https://youtu.be/hOiRqQZYMuY?t=75

  13. https://www.haberler.com/samsun-da-feto-den-6-kisi-tutuklandi-8811236-haberi/

  14. http://www.akasyam.com/canik-basari-universitesi-mutevellisine-6-tutuklama-147011/

  15. https://www.haksozhaber.net/kapatilan-canik-basari-universitesinde-12-tutuklama-85045h.htm

  16. https://www.posta.com.tr/kapatilan-canik-basari-universitesi-nin-feto-cu-daire-baskani-tutuklandi-1406522

  17. http://www.milliyet.com.tr/kapatilan-canik-basari-universitesi-samsun-yerelhaber-2591661/

  18. https://www.gazetegercek.com.tr/canik-basari-mezunlari-da-sorusturuluyor/60000/

  19. https://www.hedefhalk.com/haber/ogrencilere-fetocu-muamelesi-yapiliyor-1325330

  20. https://www.gazetegercek.com.tr/canik-basari-mezunlari-da-sorusturuluyor/60000/

Gediz Üniversitesi Raporu – İzmir

0

Gediz Universitesi, İzmir

Özet

Gediz Üniversitesi, 2008 yılında İzmir’de kuruldu ve 2009-2010 öğretim yılından itibaren eğitime başladı. Kuruluşundan itibaren İzmir’in en popüler vakıf üniversiteydi. Üniversite İzmir’in Menemen ilçesinde inşa edilen mükemmel kampüsü ile ve uluslararası öğrenci sayısının yüksekliği ile dikkat çekmekteydi. Gediz Üniversitesi toplam beş fakülte, iki enstitü, Meslek Yüksek Okulu ve Adalet YüksekOkulu ile hizmet vermekteydi. Hükümet Kararnamesi ile kapatıldığında toplam 7975 öğrencisi ve 287 öğretim üyesi vardı.

Gediz Üniversitesi 2014 yılından itibaren, Hizmet Hareketi’ne yakınlığı nedeniyle, Hükümet’in yoğun baskılarına maruz kaldı. Üniversite yönetimi bu baskılardan kurtulabilmek için mütevelli heyetinde değişikliğe gitti ve kamuoyuna çeşitli açıklamalar yaptı. Ancak bu çabalara rağmen 23 Temmuz 2016 tarihinde çıkarılan Olağanüstü Hal Kararnamesi ile kapatıldı. Üniversite’nin kurucu vakfında ve mütevelli heyetinde olan İzmir’in önde gelen işinsanları tutuklandı, mal varlıklarına el konuldu ve uzun süreli hapis cezaları ile yargılandılar. İktidar ile işbirliğine gitmeyenlere uzun süreli hapis cezaları verildi ve mal varlıkları müsadere edildi. Üniversitede çalışan akademisyenlerin çoğu tutuklandı ve uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldılar. Tutukanmayan ünivesite çalışanlarından çok azı ülke dışına çıkabildi. Üniversitenin bütün varlıkları, öğrencilerin gelecek yıl için ödedikleri harçlar ve çalışanların alacakları da hükümet tarafından gasp edildi. Üniversite binaları iki yıl tamamen atıl bırakıldı ve talan edildi. Kamuoyundan gelen baskılar üzerine atıl binalar Gediz Üniversitesi yerine kurulan bir devlet üniversitesne tahsis edildi.

Üniversite Kakkında Kısa Bilgi

Gediz Üniversitesi İzmir’de 2008 yılında Sipahi Eğitim, Sağlık ve Spor Vakfı tarafından 30 Temmuz 2008 tarihinde bir vakıf üniversitesi olarak kuruldu ve 2009-2010 eğitim-öğretim yılında öğretime başladı. Üniversite’nin kurucu vakfındaki üyeler İzmir’in en saygın işinsanları idi. Son dönemde Hükümet’in baskılarını azaltmak için Üniversite’nin Mütevelli Heyeti Başkanlığını Eski Devlet Bakanı Işılay Saygın üstlendi.[1] Diğer muhalif üniversitelere kayyım atandığı dönemde Gediz Üniversitesi bundan muaf kaldı ancak 15 Temmuz 2016 sonrasında kapatılmaktan kurtulamadı. Kapatıldığı Temmuz 2016 tarihinde 80 farklı ülkeden lisans ve lisansüstü eğitimi alan 7975 öğrencisi ve kendilerini öğrencilerine adamış 287 öğretim üyesi vardı.

Gediz Üniversitesi kuruluşundan itibaren uluslararası nitelikte ve yüksek kalitede eğitim hizmeti verdi. Öğretim üyelerinin önemli bir kısmı yurtdışında doktoralıydı ve İngilizce eğitim veren bölümleri çoğunluktaydı. Üniversite yeterli büyüklükte, kullanışlı eğitim binalarına ve modern laboratuarlara sahipti. Aynı zamanda oldukça iyi alt yapıya sahipti, rüzgar ve güneş enerjisinden kendi elektriğini üretiyordu, çevreyi koruyordu.[2] Hizmet verdiği dönemde üniversite-sanayi işbirliğinde oldukça başarılı sonuçlar elde edildi, Mühendislik Fakültesi’nin sanayi ile işbirliği çerçevesinde geliştirdiği hibrit motor bunun tipik bir örneği oldu.[3] Gediz Üniversitesi sosyal ve sportif faaliyetlerde de oldukça başarılıydı. Profesyonel basketbol takımı 2016 yılında Türkiye birinci liginde oynamaktaydı ve Üniversitelerarası Lig’de şampiyon oldu.

https://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2016/04/19/gediz-universitesi_1-670x371.jpg

Gediz Üniversitesinin genel görünümü

Eğitim Birimleri:

  • Fakülteler
  • Hukuk Fakültesi
  • İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
  • Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi
  • Fen Edebiyat Fakültesi
  • Sağlık Bilimleri Fakültesi
  • Enstitüler
  • Fen Bilimleri Enstitüsü
  • Sosyal Bilimler Enstitüsü
  • Yüksek Okullar
    • Meslek Yüksekokulu

İşletme Yönetimi

Çocuk Gelişimi

Mekatronik

Elektronik Haberleşme Teknolojisi

Halkla İlişkiler ve Tanıtım

Dış Ticaret

Bankacılık ve Sigortacılık

Grafik Tasarımı

Lojistik

    • Adalet Meslek Yüksekokulu

http://d.haberciniz.biz/other/gediz-universitesi-kampusu-gelistirerek-guzellestirdi-CHA-1500278-4-t.jpg

Kapatılma Öncesi Yaşanan Baskılar

Gediz Üniversitesi kurucuları ve yönetimi de diğer vakıf üniversiteleri gibi 2013 sonundan itibaren Erdoğan Yönetiminin yoğun baskılarına maruz kaldı. Bu baskılar üniversite yönetimini oldukça bunalttığı için kamuoyuna terör örgütü olmakla suçlanan çevrelerle alakaları olmadığını açıklayarak Erdoğan Rejiminin baskısından kurtulmaya çalıştı. Ancak olmayan bir terör örgütünden uzak olduklarını söyledikleri bu açıklama daha sonra ünivesiteyi Erdoğan Rejiminin hışmından koruyamadı.[4] Hedefteki diğer vakıf üniversitelere kayyım atanırken Gediz Üniversitesine kayyım atanmadı ancak 23 Temmuz 2016’da yayınlanan 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kararnamesi ile kapatıldı ve bütün varlıklarına el konuldu.[5]

15 Temmuz Sonrası Yaşanan Mağduriyetler

Hükümetin Üniversite’yi kapatma kararı ile 287 akademisyen ve binin üzerinde diğer çalışanlar işsiz kaldılar ve başka bir kamu kurumunda çalışma imkanları ellerinden alınmış oldu. Aynı zamanda üniversitenin 7975 öğrencisi bir anda açıkta kaldı. Üniversite kapatıldıktan sonra öğrenciler için yeni üniversite bulmada birçok zorluklar çıktı. Hukuk Fakültesi dışındaki öğrencilerin İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’ne, Hukuk Fakültesi öğrencilerinin Dokuz Eylül Üniversitesine yerleştirilmesi gerekiyordu. Ancak bu üniversiteler öğrencileri kabul etmekte isteksiz davrandılar ve problemler çıkardılar. Daha sonra bir dizi değiştirilen karar neticesinde öğrencilerin (tıpkı diğer üniversitesi kapanan öğrencileri gibi) üniversiteye girdikleri yılda aldıkları puan ile yeniden yerleştirilmeleri kararlaştırıldı. Bazı öğrenciler yurt dışına gitmek zorunda kaldı, bazıları dönem kaybetti ve bazıları da eğitim hayatını sonlandırdı. Kapatma kararından iki yıl sonra Gediz Üniversitesi yerine kurulan yeni devlet üniversitesine eski öğrenciler kabul edilmedi.

Hemen arkasından başlayan cadı avında öğretim üyelerinden ve idari personelden yüze yakın insan hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Kapatma kararının üzerinden bir hafta geçmeden Üniversite kurucuları gözaltına alındı ve tutuklandılar.[6],[7] Üniversite kurucusu olan hayırsever işadamlarının malvarlıklarına el konuldu ve hapsedildiler. Yaklaşık bir ay sonra üniversite akademisyenlerini ve kurucularını hedef alan bir operasyonda aralarında akademisyenlerin de olduğu 101 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.[8]

Üniversite akademisyenlerini hedef alan 20 Aralık 2016’daki başka bir operasyonda 33 akademisyen hakkında gözaltı kararı verildi. Gözaltına alınanlardan 8’i tutuklandı. Tutuklananlar arasında ünlü bir hukukçu akademisyen olan Prof. Dr. İştar Gözaydın da vardı. Gözaydın Gediz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı iken 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından üniversitedeki görevinden açığa alınmıştı. İştar Gözaydın, Türkiye’de insan hakları alanında faaliyet gösteren Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin de kurucuları arasında yer alıyor.[9],[10] İştar Gözaydın’ın davası bütün dünyanın ilgisini çekti ve çok yoğun tartışmalara neden oldu. Savcı hakkında 15 yıl hapis cezası talep etti. Üç ayı aşkın tutuklu kaldıktan sonra serbest kaldı ve yoğun kamuoyu baskısı ile bir yıl sonra da beraat etti.[11]

Üniversite kurucuları ve çalışanları iki yılı aşan yargılama sürecinde gizli tanıkların akıl dışı iddialarına dayanarak ve başarılı bir akademisyen olmanın ve akademik kariyer yapmanın çok tehlikeli ve ağız ceza gerektiren bir durum olduğuna vurgu yapılarak hapis cezalarına çarptırıldılar.[12] Mayıs 2017’de sonuçlanan bir davada dört öğretim üyesine ’Silahlı terör örgütü üyesi olmak’ suçlaması ile 9 yıl ile 11 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi.[13] Yaşanan süreçte ülkenin geneli gerçeklikle bağını kaybettiği gibi mağdurlar da uçuk iddialarla suçlamalardan kurtulmaya çalıştılar.[14] Üniversitenin akademisyen olmayan çalışanlarına da benzer iddialarla uzun süreli hapis cezaları verildi.[15]

Öğretim üyelerinden bazıları erken dönemde normal yollardan yurtdışına çıkabildi, ancak ilerleyen dönemde pasaportları iptal edildiği için diğerleri yurtdışına çıkamadılar. Tutuklanmayn çok az sayıdaki öğretim üyesi ancak kaçak yollarla yurt dışına çıkabildiler ve demokratik ülkelere sığınabildiler.

Üniversite mezunları da fişlendiği için iş bulmakta zorluklarla karşılaştılar. Hizmet Hareketiyle ilişkisi olduğu iddiasıyla yargılanan bir polis müdürüne Mahkeme Başkanının çocuğunu Gediz Üniversitesine göndermesinin apaçık bir suç olduğunu ifade sadedinde “Sen bu okulun FETÖ’nün olduğunu bilmiyor muydun?” diye sorması Türkiye’de hukukun geldiği yeri gösterdiği gibi bütün işlemleri devletin onayı olan bir üniversiteye çocuğunuzu göndermenizin sizi “terörist” diye damgalamaya yetebileceğini de göstermektedir.[16]

Bu yaşanan haksızlıkların medyada duyurulması da maalesef uygulanan sansür nedeniyle mümkün olamamaktadır. Medya tamamen hükümet kontrolünde olduğu için üniversite kurucularına, akademisyenlerine ve öğrencilerine yapılan hukuksuzlukları haklı gösteren yayınlar yapmaktadır.

  1. https://www.haberler.com/gediz-universitesi-mutevelli-heyeti-degisti-8091327-haberi/
  2. https://www.sozcu.com.tr/2016/egitim/ormani-kurtardi-adi-olumsuzlesti-1068773/
  3. https://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/turk-bilim-adamlarindan-otomotivde-cigir-acacak-proje_366065
  4. http://www.egedesonsoz.com/haber/Gediz-Universitesi-Senatosu-ndan-FETO-PDY-aciklamasi/924814
  5. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm
  6. https://www.aksam.com.tr/guncel/gediz-universitesinin-kurucusu-gozaltinda/haber-537614
  7. https://www.haberler.com/izmir-de-serbest-kalan-isadamlarina-yakalama-8733673-haberi/
  8. http://haber.sol.org.tr/toplum/gediz-universitesine-feto-operasyonu-86-isme-gozalti-karari-167174
  9. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38376457
  10. https://www.akademikpersonel.org/anasayfa/gediz-universitesinde-8-feto-tutuklamasi.html
  11. https://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/193886-profesor-istar-gozaydin-94-gun-tutuklu-kaldi-1-yil-sonra-beraat-etti
  12. https://www.trthaber.com/haber/turkiye/feto-sanigi-akademisyene-hapis-cezasi-351094.html
  13. https://www.haberler.com/5-feto-sanigina-53-yil-8-ay-hapis-cezasi-9661913-haberi/
  14. https://www.yeniasir.com.tr/surmanset/2017/11/17/fetocu-akademisyen-itiraflari-ile-soke-etti
  15. http://www.milliyet.com.tr/kapatilan-gediz-universitesi-nin-gundem-2609373/
  16. https://www.sondakika.com/haber/haber-eski-aydin-emniyet-mudur-vekili-feto-den-hakim-10702486/

Mevlana Üniversitesi – Konya

0

Mevlana Üniversitesi – Konya

ÖZET

Mevlana Üniversitesi, Konya’nın Selçuklu ilçesinde 2011 yılında eğitime başlayan bir vakıf üniversitesidir. Temmuz 2016’da 196 öğretim üyesi, 3784 lisans, 349 yüksek lisans ve 36 doktora öğrencisiyle öğretimine devam etmekteydi. Üniversitenin; Tıp, Eğitim, İşletme, Mühendislik ve Hukuk olmak üzere beş fakültesi, dört yüksek okulu, üç enstitüsü ve üç araştırma merkezi bulunmaktaydı. Üniversite kısa eğitim süresinde modern eğitim binaları, eğitim hastanesi ve çeşitli sosyal ve sportif aktivite imkanları ile dünyanın her tarafından gelen öğrencilerine hizmet vermekteydi. 2015 yılında bazı yönetici ve akademisyeleri hedef alan polis operasyonları yaşandı. 2016 Haziran ayında ise üniversitenin kurucu vakfı görevde alınarak üniversite doğrudan kontrol edilmeye çalışıldı.

Mevlana Üniversitesi 23 Temmuz 2016’da Hükümet tarafından Olağanüstü Hal yetkisine dayanan bir Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Üniversite çalışanları ve kurucuları terörist olmakla suçlanıp gözaltına alındı ve bir kısmı hapsedildi. Üniversite çalışanları 15 Temmuz 2016’dan önce bir ve daha sonra da yedi farklı operasyon yapılarak yüzlercesi gözaltına alınarak tutuklandı. Bütün çalışanlar işlerin kaybettiler ve sivil ölüme mahkum edildiler. Öğrencilerin bir kısmı eğitimine devam edemedi, bazıları farklı bölümlere geçmek zorunda kaldılar. Daha önce Mevlana Üniversitesi tarafından sağlanan bursları kesildi ve birçok mağduriyet yaşadılar. Bu mağduriyetler aradan geçen üç yılda henüz giderilmedi.

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler

Mevlana Üniversitesi, Konya’nın Selçuklu ilçesinde 2011 ila 2016 tarihleri arasında eğitim veren bir üniversitedir. Gevher Sultan Eğitim, Araştırma, Kültür ve Sağlık Vakfı, 07 Temmuz 2009 tarihinde Mevlana Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarına başladı. Hazırlıkların tamamlanması ile Üniversite 2011-2012 öğretim yılında ilk öğrencilerini kabul ederek eğitime başladı.[1] Üniversite kampüsü Konya’nın batısında Selçuklu ilçe sınırları içinde inşa edildi. Üniversite kampüsü; modern ve kullanışlı olarak inşa edilen eğitim ve idari binalar ve spor ve sosyal tesisler içermekteydi.[2] Üniversite bu kısa tarihinde dünyanın bir çok farklı coğrafyasından gelen yabancı öğrencilere de gönülden ev sahipliği yaptı. Ayrıca birçok farklı ülkeden üniversitelerle de işbirliği ve değişim programları imzaladı ve hayata geçirdi.

Mevlana Üniversitesi kapatıldığı 23 Temmuz 2016 tarihinde, 196 öğretim elemanı ile 3784 lisans öğrencisi, 349 yükseklisans ve 36 doktora öğrencisiyle öğretimine devam etmekteydi. Ayrıca Erasmus ve Bologna programlarıyla da, aktif ve başarılı şekilde Avrupa ülkeleri ile öğrenci ve akademisyen değişimi yapmaktaydı. Mevlana Üniversitesi 23 Temmuz 2016’da Hükümet tarafından Olağanüstü Hal yetkisine dayanarak çıkarılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı. Bütün taşınır ve taşınmaz mal varlıkları Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve Hazineye devredildi.

Üniversitenin Eğitim Birimleri:

Fakülteler

    • Tıp Fakültesi
    • Eğitim Fakültesi
    • İşletme Fakültesi
    • Mühendislik Fakültesi
    • Hukuk Fakültesi

Yüksekokullar

    • Adalet Meslek Yüksekokulu
    • Meslek Yüksekokulu
    • Sağlık Hizmetleri Yüksekokulu
    • Yabancı Diller Hazırlık Okulu

Enstitüler

    • Sosyal Bilimler Enstitüsü
    • Sağlık Bilimleri Enstitüsü
    • Fen Bilimleri Enstitüsü

Araştırma Merkezleri

    • Mevlana Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (MEVUZEM)
    • Mevlana Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi
    • Mevlana Sosyal Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (MEVSAM)

Mevlana Üniversitesi Kampüsü

Kapatılma Öncesi Yaşanan Baskılar

Mevlana Üniversitesine karşı 2014 yılı sonu itibarıyla yerel yazılı ve görsel medya üzerinden şiddeti gittikçe artan saldırılar ve karalamalar başlatıldı. Bu saldırıların büyük çoğunluğu iktidar partisinden olan yerel yöneticiler ve bazı parti mensupları tarafından kamuya açık toplantı ve etkinliklerde yapılmaktaydı. Bunlar açıkca nefret suçu işleyerek iftiralarla üniversiteyi her platformda karalamaya çalıştılar. Üniversitenin kamu kurumlarından en tabii talepleri yerine getirilmedi. Kamu kurumlarından hakedişlerini alması dahi engellendi. Yaklaşık iki buçuk yıl süren bu dönemde diğer kurumlar gibi üniversitenin de kendiliğinden tasfiye olması hedeflendi. Hatta bu karalamalar ve asılsız suçlamalar YÖK Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanlığının 07.01.2016 tarihli olumlu olağan denetim raporuna rağmen devam ettirildi.

Konya’da iktidar partisinin Belediyeleri 2013 sonundan itibaren Mevlana Üniversitesine ait bütün kurumları engellemek için olağanüstü çaba gösterdiler ve çeşitli hukuksuzluklara başvurdular. Bunlardan biri de yapımı bitirilen Üniversite Hastanesinin hizmete açılmasının engellenmesiydi. Tamamen kanunlara uygun olarak ruhsatlandırılmış olan hastane binasının hizmete açılması yoğun baskılarla engellendi.[3] Üniversitenin daha önceden kiraladığı ve açılan davaları kazandığı arazi tahsisi ile ilgili olarak Mart 2016’da Selçuk Üniversitesi tarafından tekrar dava açıldı ve tamamen gerçek dışı iddialarla üniversite karalanmaya çalışıldı.[4] Daha önceki süreçlerde kesinleşen mahkeme kararlarını konjonktürel olarak değiştirmeye çalıştılar ve bunun için medya üzerinde karalama kampanyası başlattılar. 22 Mayıs 2015’de Mevlana Üniversitesi’nin eski rektörü Prof. Dr. Bahattin Adam da aralarında bulunduğu 47 kişi Konya’da yapılan bir operasyonla göz altına alındı ve bir kısmı tutuklandı.[5]

2015 yılının son ayında Mevlana Üniversitesi Hastanesi’nin de aralarında olduğu 21 hastanenin Sosyal Güvenlik Kurumu ile olan anlaşmaları iptal edilerek kapatılmaları için baskı oluşturuldu.[6] Mayıs 2016 başında Hükümetin hedef aldığı Hizmet Hareketi ile ilişkili bütün vakıf üniversitelerinin kurucu vakıflarına ve dolayısıyla da üniversitelere kayyım atamalarına başlandı. Mevlana Üniversitesinin kurucu vakfı olan Gevher Sultan Eğitim Araştırma Sağlık ve Kültür Vakfı’na 07 Haziran 2016 tarihinde mahkeme kararı ile kayyım atandı.[7]

15 Temmuz Sonrası Yaşanan Mağduriyetler

15 Temmuz 2016 tarihindeki sözde “Darbe Girişimi” sonrasında Mevlana Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tankut Yalçınöz başkanlığında Üniversite Senatosu Türk demokrasisini destekleyen ve askeri darbeleri lanetleyen bir bildiri yayınladı. Mevlana Üniversitesi’nin de içinde bulunduğu 15 vakıf üniversitesi 23 Temmuz 2016 tarihli ilk Olağanüstü Hal Kararnamesi ile kapatılarak, bütün mal varlıkları bedelsiz olarak Hazineye devredildi. İlginç bir şekilde bütün malvarlıkları ve alacakları Hazine’ye devredilen bu kurumların borçlarının hiç bir şekilde üstlenilmeyeceği, işbu kararname ile ilan edildi.[8] Bu kurumlarda çalışanların tamamı işsiz kaldığı ve Türk Akademyası veritabanından silindikleri gibi, Sosyal Güvenlik Sisteminde (SGK) farklı bir kodla ayrıca şerh düşülerek iş bulmaları imkansız hale getirildi. Kalan tüm alacakları, kıdem tazminatları ve özlük hakları kendilerine ödenmedi. Tutuksuz olarak yargılanmaları devam edenlerin yurtdışına çıkmalarına engel ve kısıt konuldu.

Gözaltına alınan eski Rektör Prof. Dr. Bahattin Adam

Üniversite Çalışanları ve Kurucularına Yönelik Gözaltı ve Tutuklamalar

1. 15 Temmuz 2016 sonrası Mevlana Üniversitesine karşı ilk operasyon 04 Ağustos 2016 tarihinde Mevlana Üniversitesi’nin resmi twitter hesabından ‘14 Ağustos’ mesajı attıkları ileri sürülen bazı üniversite çalışanlarına karşı yapıldı ve propagandayı esas alarak 10 Agustos 2016’da altı kişi tutuklandı.[9]

2. İkinci operasyon 08 Eylül 2016 tarihinde “Konya’da kapatılan Mevlana Üniversitesi’nin akademisyenlerine “FETÖ-PDY operasyonu” adı altında olarak gerçekleştirildi. Bu operasyonda toplam 44 akademisyen hakkında yakalama kararı çıkartıldı.[10]

3. 29 Aralık 2016 Konya’da “FETÖ/PDY” soruşturması adı altında ”Selçuk Üniversitesi ve kapatılan Mevlana Üniversitesi’nde görevli öğretim üyesi, teknisyen ve memurlara yönelik 23 kişi hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Yapılan operasyonda gözaltına alınan 23 kişiden dokuzu tutuklandı, 14’ü adlı kontrol kararıyla serbest bırakıldı.[11]

4. 17 Şubat 2017 İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında kapatılan Mevlana Üniversitesi ile hastanesinin eski çalışanlarına yönelik haklarında gözaltı kararı verilen 98 kişinin yakalanması için 17 Şubat’ta, Konya merkezli 18 ilde eş zamanlı operasyon gerçekleştirdi.[12]

Mevlana Üniversitesinin gasp edilen hastane binası kapatma kararından sadece iki gün sonra Kamu Hastaneler Birliği’ne bağlı Meram Eğitim Uygulama ve Araştırma Hastanesi’ne bağlı olarak hizmet vermeye başladı. Daha önce ruhsatsız olduğu ileri sürülen binanın ruhsat durumunun sorgulanmaması bir yana, 23 Temmuz Cumartesi günü yayınlanan kararnameden sadece iki gün sonra Pazartesi günü yeni bir hastane olarak hizmete açılması herkesi şaşırttı. İktidar cenahı bunu bir başarı olarak sunarken aslında bu konuda daha önceden hazırlıklı oldukları gerçeğini açığa çıkarmış oldular.[13]

Kapatma kararı sonrası üniversite kampüsünün gasp edilmesi

5. 01 Mart 2017 Kapatılan Mevlana Üniversitesi ile hastanesinin eski çalışanlarına yönelik operasyon kapsamında adliyeye sevk edilen 71 zanlıdan 25’i tutuklandı.

6. 01 Mayıs 2017 Konya’da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında KHK ile kapatılan Mevlana Üniversitesi ve Hastanesi’nin eski çalışanlarına yönelik yapılan operasyonda gözaltına alınan 43 kişiden 19’u tutuklandı, 24 kişi serbest bırakıldı.

7. 18 Mayıs 2017 Konya Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında, FETÖ/PDY ile bağlantısı olduğu değerlendirilen ve kapatılan Mevlana Üniversitesinde çalışmış 27 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

Öğrencilerin Uğradığı Mağduriyetler

Kapatılmadan önce mezun olan öğrenciler de daha sonra asılsız iftiralarla karalandılar ve diplomaları soruşturma konusu yapıldı. Kapatmalar sonrası devlet üniversitelerine nakledilen öğrencilere terörist ve vatan haini muamelesi yapıldığı medyaya yansıdı. Üniversite kapatıldığı sırada tepkileri azaltmak için verilen sözlerin hemen hiç biri yerine getirilmedi. Sözde garantör olan üniversiteler ayak sürüyerek birçok öğrenciyi kabul etmediler. Kabul ettikleri burslu öğrencileri bir dönem bekletip devre kaybına uğrattılar, bir dönem özel öğrenci statüsünde ders almalarına izin verdiler ve sonrasında da astronomik eğitim paraları talep ettiler.[14] Mezun olanlar dahi; daha sonra iş hayatlarında herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmamak için, devredilen devlet üniversitelerinden diplomalarını değiştirme lüzumunu hissettiler.[15]

Elleri kelepçeli olarak göz altına alınan akademisyenler

Sonuç

Kanunlara uygun olarak kurulan ve TBMM’de kuruluşu onaylanan, sürekli YÖK tarafından denetlenen Mevlana Üniversitesi tüzel kişiliğini kaybetti. Kurumun en üst idari organı Mütevelli Heyeti başta olmak üzere Üniversitede çalışan neredeyse tüm akademik ve idari personel, masumiyet hakkı dikkate alınmaksızın terörist ve vatan haini ilan edilerek işlerinden atıldılar. Mal varlıklarına, banka hesaplarına tedbir ve el konuldu. Yıllar süren tutuklu/tutuksuz yargılamalar sonrasında bir çoğuna absürt iddialarla on çeşitli hapis cezaları verildi. Geçen süre içinde yaşanan hukuksuzlukları düzeltme adına birşey yapılmadı ve hak arama yollarının açılmasına da izin verilmedi.

  1. https://www.haberler.com/mevlana-universitesi-akademik-yili-acilis-toreni-1-2422369-haberi/
  2. https://www.haberler.com/mevlana-universitesi-kampus-acilis-toreni-2153098-haberi/
  3. https://www.pusulahaber.com.tr/torunun-fendi-fetoyu-yendi-476408h.htm
  4. https://emlakkulisi.com/mevlana-universitesine-arazi-davasi-acildi/457481
  5. https://www.haberler.com/paralel-yapi-operasyonu-prof-dr-bahattin-adam-ve-7338596-haberi/
  6. https://www.haberler.com/sgk-sozlesmeyi-tek-tarafli-iptal-etti-hastalar-8022692-haberi/
  7. https://www.cnnturk.com/turkiye/mevlana-universitesinin-bagli-oldugu-vakfa-kayyum-atandi
  8. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm
  9. https://www.karar.com/gundem-haberleri/14-agustos-tweeti-atanlar-tutuklandi-214414?p=482
  10. http://www.hurriyet.com.tr/kapatilan-mevlana-universitesinde-9-akademisye-40222364
  11. https://www.memurlar.net/haber/635544/selcuk-ve-mevlana-universitesi-calisani-28-kisiye-gozalti-karari.html
  12. https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiye/2017/03/01/konyada-19-kisi-tutuklandi/
  13. http://www.hurriyet.com.tr/feto-pdyye-ait-mevlana-universitesinin-hastaneleri-kamu-hastanesi-oldu-37315879
  14. http://www.memleket.com.tr/mustafa-sahin-magduriyete-izin-vermez-24444yy.htm
  15. ttp://platform24.org/haber-arastirma/1686/universitesi-kapatilan-ogrenciler-kaygili

Akademik Yıkımın Arkaplanı: Türk Üniversitelerinde Ne Oldu?

0

Akademik Yıkımın Arkaplanı: Türk Üniversitelerinde Ne Oldu?

Özet

Türkiye’de üniversitelerin kısmen var olan özerkliği ve akademisyenlerin iş güvenliği son beş yılda tamamen yok edildi. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) 1982 yılından beri üniversiteler için bir denetleme, akreditasyon ve kontrol görevi yapmaktadır. Ancak YÖK, denetlemenin ötesinde doğrudan idare etmek yetkilerine de sahiptir. YÖK 2014’e kadar Cumhurbaşkanı kontrol edilimekteyken bu tarihten sonra Cumhurbaşkanı olan R. T. Erdoğan tarafından doğrudan yönlendirilmektedir. YÖK Başkanı, YÖK tarihinde bir ilk olarak, 2014 Kasım ayında Erdoğan tarafından görevden alındı. Adım adım üniversiteler üzerinde yoğun bir baskı oluşturuldu.

2013 Aralık ayındaki Yolsuzluk Operasyonları sonrasında Gülenistler birinci hedef oldular ve öncelikli düşman ilan edildiler. Bütün kamu kurumlarında olduğu gibi üniversitelerde de cadı avı hazırlıkları yapıldı, listeler hazırlandı. Bu dönemde Gülen Hareketi ile yakınlığı olan vakıf üniversiteleri de yoğun baskı altında kaldılar ve birçok engellemeyle karşılaştılar. 2016 yılı başında, Güneydoğu Anadolu’daki Kürt yoğunluklu kentlerdeki yoğun çatışmaların sona ermesini isteyen bir bildiriye imza atan Barış Akademisyenleri üniversitelerdeki ikinci hedef grup oldu. Temmuz 2016’ya kadar hedef alınan vakıf üniversitelerinin mütevelli heyteleri absürt gerekçelerle azledildi ve bu kurumlar fiilen ele geçirilmeye çalışıldı.

Temmuz 2016’daki şaibeli “darbe girişimi” sonrasındaki ilk pazartesi bütün üniversitelerdeki dekanlar görevden alındı. Bir hafta sonra da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) yetkisine dayanarak 15 vakıf üniversitesi kapatıldı ve bu üniversitelerde çalışan 2808 akademisyen işsiz bırakıldı. Sonraki üç yıl içinde devlet üniversitelerinden 6021 akademisyen Gülenist veya Barış Akademisyeni olmak suçlaması ile OHAL kararnameleri ile üniversitelerden uzaklaştırıldı. İşsiz bırakılan akademisyenlerin tamamına yakını göz altına alındı ve bir çoğu tutuklandı. Sonraki üç yıl boyunca bu akademisyenler, haklarında dava açılmasa veya beraat etseler bile, işlerine dönemediler. Mahkemelerde dava açmaları engellendi ve bu engellemeler hala devam ediyor. Türk üniversiteleri hiç bir akademik güvencenin olmadığı, iktidarın mutlak kontrolünde olan ve derin bir korkunun hakim olduğu kurumlar haline geldiler. Bütün bu etkenlerle demokratik ülkelere yoğun bir beyin göçü devam etmektedir.

Cumhurbaşkanına Endeksli Kurum: Akademi

Bu yazıda Türk Üniversitelerinde kısmen var olan özerklik ve akademik özgürlüklerin yok edilmesinin kısa hikayesini anlatacağız. Türkiye’de 2014 yılına kadar üniversiteler kısmen özerk kurumlardı ve devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin Anayasa ile garanti edilen iş güvencesi vardı. Ancak 2013 Aralık ayındaki Yolsuzluk operasyonları sonrasında Türkiye’de Anayasa de facto olarak askıya alındı. Bütün yetki, kanunlarda verilmese bile, yürütmenin eline geçti. Dolayısıyla mahkemelerin bağımsızlığı ve üniversitelerin kısmi özerkliği ortadan kalktı. Halen kağıt üzerinde var olan Anayasa’ya göre üniversiteleri Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) kontrol etmektedir ve yönlendirmektedir. Bu kurul önceden büyük oranda, şimdi ise tamamen Cumhurbaşkanı tarafından kontrol ediliyor.[1],[2]

Erdoğan’dan önce Cumhurbaşkanları, YÖK üzerinden dolaylı olarak ve rektör atamaları ile doğrudan, üniversiteleri kontrol etmekteydiler. İsterlerse Rektörleri YÖK’ün teklifi ile görevden alabiliyorlardı. Ancak geçmişte Cumhurbaşkanları teamüllere göre davrandılar ve üniversitelere doğrudan müdahale etmediler. Erdoğan, Cumhurbaşkan olduktan üç ay sonra Kasım 2014’de YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yı görevinden aldı ve yerine kendine yakın olan Prof. Dr. Yekta Saraç’ı atadı. Bu daha önce asla olmayan bir uygulama idi. Daha önceki Cumhurbaşkanları kendileri ile açıkça ters düşen YÖK Başkanlarını bile görevden almadılar, görev süreleri bitene kadar beklediler. Bu yönüyle Erdoğan’ın uygulamaları tamamen baskı oluşturma ve yıldırma amaçlıydı. Nitekim şaibeli darbe girişiminden hemen sonra da YÖK Denetleme Kurulu Başkanı görevden alındı.[3],[4]

Üniversiteler Üzerinde Sistematik Baskı Dönemi: 2014-2016

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile beraber üniversite rektörleri üzerinde baskı arttı ve birçok üniversite idarecisi ve bazı rektörler görevden alındı veya istifa etmek zorunda kaldılar. Hizmet Hareketi ile yakın görülen hiç bir akademisyen üniversitelerde yeni kadro bulamadı. Bunlardan idari görevde olanlar idari pozisyonlardan uzaklaştırıldı. Henüz Anayasanın açıkça ihlal edil(e)mediği bu dönemde akademisyenler Anayasada açıkça ilan edildiği için doğrudan mesleklerinden atılamıyorlardı. Ancak değişik devlet kurumlarında bütün muhalifler için tasfiye listelerinin hazırlanmakta olduğu herkes tarafından biliniyordu. Bu dönemde YÖK tarafından hazırlanan Vakıf Üniversiteleri için hazırladığı yeni yönetmelikle bu üniversitelere el koymayı kolaylaştırıyordu.[5] Bu tarihten Temmuz 2016’ya kadar ülkedeki baskı ortamı adım adım arttı. O dönemde Türkiye’de çalışan ve sosyal medyadaki bir yorumundan dolayı alelacele Türkiye’yi terketmek zorunda kalan Romanya’lı bir sosyal bilimci Türk Üniversitelerindeki durumu Çavuşesku Romanya’sına benzetmekteydi.[6],[7],[8],[9],[10],[11]

Erdoğan 2013 sonunda, yolsuzluklarının suçüstü yapılması sonrasında, Gülen Hareketine savaş ilan etti. Bundan sonra Gülen Hareketi ile ilişkili görülen bütün kurumlara baskı yapılmaya başlandı ve 15 vakıf üniversitine de yoğun baskılar ve engellemeler yapıldı. Bu dönemde YÖK üniversitelere karşı dikkatli davranıyor, açıkca hukukun dışına çımak istemiyordu. Ancak birçok kamu kurumu bu üniversiteleri engellemek ve yok etmek için ellerinden geleni yaptılar. Erdoğan ve destekçi medyası bu üniversiteler doğrudan tarafından hedef gösterdiler ve öğrencilerin bu üniversiteleri terketmeleri istediler. Ayrıca kampüslerine Belediye otobüslerininin seferlerini durdurmak, bina ruhsatlarını iptal etmek, daha önceden parasını ödeyerek hazineden satın aldıkları arsalara el koymak ve yeni bina yapımına izin vermemek gibi çok sayıda engelleme ve baskı ile karşılaştılar. Hedefe konan üniversitelerin kapatılması için iktidarın doğrudan kontrol ettiği gazete ve televizyonlar kampanyalar yaptı ve YÖK ve Başkanı tehdit edilerek gereğini yapması için göreve çağrıldı.[12],[13],[14],[15],[16]

Temmuz 2016’daki şaibeli “darbe teşebbüsü” öncesinde bazı devlet ve vakıf ünivesitelerinin öğretim üyeleri göz altına alındı ve bazıları da tutuklandı. Konya’daki operasyonda Mevlana Üniversitesinin eski rektörü Prof. Dr. Bahattin Adam’la beraber 23 kişi gözaltına alındı ve bir kısmı tutuklandı. Kahramanmaraş Sütçüimam Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Fatih Karaaslan, Süleyman Demirel Üniversitesi eski Rektörü Hasan İbicioğlu ile bazı akademisyenler ve İzmir’de faaliyet gösteren Şifa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ateş “terör örgütü üyeliği, yolsuzluk, evrakta sahtecilik” gibi iddialarla tutuklandılar. Suçlamalar “paralel devlet yapılanması oluşturmak” ve “terör örgütü üyesi olmak”tı ama ortada bir terör olayı yoktu, tutuklanan kişiler zaten kamu görevlisi idi ve tamamen kanuni yollarla geldikleri bu makamda işlerini yapıyorlardı.[17][18],[19],[20],

Ocak 2016’da, kendilerine “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” adını veren bir grup akademisyen (Türkiye içinden ve dışından toplam 2212 imzaya ulaştı), devletin Güneydoğuda şiddet olaylarını bastırmak için aşırı güç kullanmasını ve şehirlerin yıkımı ve sivil ölümlerle sonuçlanan askeri hareketler yapmasını eleştiren bir bildiriye imza attılar. Hükümet ve destekçisi medya bu bildiriye imza atan akademisyenleri ülkeye ihanetle suçladılar ve çok geçmeden bu akademisyenlerin kampanya halinde gözaltına alınma, işten uzaklaştırma ve yargılanma süreçleri başladı.[21],[22]

Tarihler 2015 yılı sonunu gösterirken iktidar muhalif vakıf üniversiteleri kapatmak veya ele geçirmek için başka çözümler üretti. Bu üniversitelerin hastanelerinin Sosyal Sigorta Kurumu (SGK) ile olan anlaşmalarını iptal ettiler veya süresi dolanları yenilemediler. Türkiye’de sağlık hizmetlerinde SGK’nın tekeli olduğu için bu hastanelerin çoğu kapandı. Bazı hastane ve okul binalarını asılsız imar ihlali iddiaları ile yıktılar veya kapattılar. Haziran 2016’da vakıf üniversitelerine karşı tek merkezden yönetildiği anlaşılan operasyon yapıldı. Organize edilen mahkemeler bu üniversitelerin kurucu vakıflarına sudan bahanelerle kayyımlar atadılar ve mevcut vakıf yönetimlerini görevden aldılar. Kayyımlar eliyle bu üniversitelerin yönetimlerini değiştirdiler.[23],[24],[25],[26]

Akademik Hayatın Topluca Yıkımı: Temmuz 2016 Sonrası

15 Temmuz 2016’ya kadar bütün propagandalara rağmen kamuoyu akademisyen ve diğer mesleklerden insanların hiç bir şiddete başvurmadan ve tamamen kurgusal iddialarla “terörist” ilan edilmelerini kabullenmiyordu. Bu nedenle Erdoğan ve ekibi çok zor durumdaydı. Bu sırada 15 Temmuz “Darbe Girişimi” Erdoğan’ın ifadesiyle “Allah’ın bir lütfu olarak” imdatlarına yetişti Benzeri Hitler Almanya’sında görülen bir yaklaşımla Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK’lar) çıkarıldı. Sanki bu üniversiteler darbe yapmış yada darbeyle en küçük bir ilgileri varmış gibi yayınlanan ilk KHK ile 15 vakıf ünivesitesi kapatıldı ve bütün varlıklarına el konuldu. Darbe öncesi ve sonrasında bu üniversitelerin rektörlerinin ve diğer yöneticilerinin birçoğu gözaltına alındı ve tutuklandı. Aradan geçen zamanda binlerce akademisyen gözaltına alındılar ve çoğu tutuklandılar. Bu akademisyenlerin başka kamu kurumlarında çalışması KHK ile yasaklandı.[27],[28],[29],[30]

Vakıf üniversitelerde bunlar olurken devlet üniversitelerinde de benzer şeyler yaşandı. Darbe girişiminden sonraki ilk pazartesi günü (18 Temmuz 2016) YÖK bütün dekanları görevden aldı. Gözden çıkardıkları birkaç rektör dışıdakileri aynı gün Ankara’ya çağırarak Hizmet Hareketi ile ilgili olduğu düşünülen (önceden fişlendikleri anlaşılan) öğretim üyesi ve idari personelin açığa alınması talimatı verdiler. Zaten aynı gün dört rektörü görevden aldılar ve bunların üçü gözaltına alındı. Yaklaşık iki sene önce dönemin Başbakanı’nın “yapacağız” dediği “cadı avı” istedikleri hıza ulaşmış oldu. Ondan sonraki her adımda yayınlanan KHK’larla üniversitelerden atılan binlerce öğretim üyesi eskilere eklendi. OHAL’in kağıt üzerinde kaldırıldığı 2018 Temmuzuna kadar geçen iki yılda adları gazetelerde ilan edilerek işlerinden atılan kamu üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin sayısı 6081 idi. Bu akademisyenlerden haklarında hiç bir dava açılmamış veya beraat etmiş olanların bile kamu kurumlarında çalışması yasaktır ve kendileri ve eşleri pasaport alamazlar, ülke dışına çıkamazlar. Bu “Olağanüstü Hal’in üç ayda biteceği sananlar fena halde yanılmışlardı. Sonuçta Olağanüstü Hal iki yıl sonra kağıt üzerinde kaldırıldığında Türkiye’nin yeni rejimi bir diktatörlüktü ve her olağanüstü şey olağan olmuştu. [31],[32],[33],[34],[35],[36],[37],[38]

Türkiye’de hukuki açıdan hiçbir temeli olmayan bu uygulamalar tam bir soykırıma dönüştü. Vakıf Üniversitelerinden işini kaybeden yaklaşık 2500 akademisyenin yanında devlet üniversitelerinden altıbinden fazla akademisyen atıldı. İnsanlar sadece düşünceleri nedeniyle “terörist” muamelesine maruz kaldı, çoğu gözaltına alındı, bir kısmı tutuklandı. İşlerine geri dönmek için mahkemeye başvurmaları da KHK marifetiyle engellendi, zaten artık ülkede “mahkeme” denilebilecek bir kurum da kalmadı.[39],[40],[41],[42]

Türkiye’de muhalif akademisyenleri yok etmeyi hedefleyen bu süreç maalesef kurumsallaştı ve devam edip gidiyor. Demokratik ülkelere ulaşıp hayata tutunabilen akademisyenlerin yaşanan bu süreci özgür dünyaya, özellikle de akademisyenlere, anlatması bir zorunluluktur. Bu da biz akademisyenlerin sahiplenmesi gereken bir görev olarak duruyor. Bütün bu olanların Batı kamuoyuna yansıyan kısmı ise maalesef çok cılız ve yetersiz. Bu inisiyatif yaşananları olabildiğince açık olarak dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Dileyelim ki başarılı olsun.

  1. https://www.hrw.org/news/2018/05/14/turkey-government-targeting-academics
  2. https://www.eurasiareview.com/07082018-turkey-academic-freedom-under-threat/
  3. https://www.memurlar.net/haber/488994/yok-baskani-cetinsaya-gorevden-alindi.html
  4. https://tr.sputniknews.com/turkiye/201607211024009972-yok-denetleme/
  5. http://www.hurriyet.com.tr/egitim/bir-yonetici-terore-destek-verirse-vakif-universitesi-kapatilacak-40013875
  6. https://www.aksam.com.tr/guncel/ksude-rektor-yardimcilari-istifa-etti/haber-300621
  7. https://www.haberler.com/mau-rektor-yardimcisi-prof-dr-yildirim-gorevinden-6868355-haberi/
  8. https://www.cnnturk.com/haber/turkiye/dicle-universitesinde-iki-profesor-istifa-etti
  9. https://www.cnnturk.com/haber/turkiye/mardin-artuklu-universitesi-rektoru-gorevden-uzaklastirildi
  10. https://www.timeturk.com/rektor-gorevden-alindi/haber-90158
  11. http://bianet.org/english/human-rights/171584-situation-of-academia-in-turkey-reminds-me-of-ceausescu-s-romania
  12. http://www.sivaspostasi.com.tr/haber/basbakan_erdogan_uyardi_cemaat_okullarini_birakin-2659.html
  13. https://www.sabah.com.tr/egitim/2015/01/28/erdogan-talimati-verdi-iste-paralel-yapi-okullari-eylem-plani
  14. http://beyazgazete.com/video/webtv/siyaset-3/basbakan-erdogan-okullara-ogrenci-bulamayacaksin-422890.html
  15. https://www.aksam.com.tr/guncel/erdoganin-cagrisi-okullarini-eritti/haber-473196
  16. https://www.memurlar.net/haber/581318/erdogan-dan-paralel-tabanina-son-uyari.html
  17. https://www.haberler.com/paralel-yapi-operasyonu-prof-dr-bahattin-adam-ve-7338596-haberi/
  18. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/suleyman-demirel-universitesi-eski-rektoru-hasan-ibicioglu-tutuklandi-40071200
  19. https://www.haberler.com/sutcu-imam-universitesi-eski-rektoru-tutuklandi-8431585-haberi/
  20. http://www.aljazeera.com.tr/haber/sifa-universitesi-rektoru-tutuklandi
  21. https://barisicinakademisyenler.net
  22. https://www.timeturk.com/21-akademisyen-gozaltina-alindi/haber-112260
  23. https://www.yeniasir.com.tr/gundem/2016/01/02/21-hastane-sgk-kapsamindan-cikarildi
  24. https://www.ntv.com.tr/turkiye/fatih-universitesine-kayyum-atandi,KfhO-ABUE0KHbzKBrB3lnw
  25. https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/07/04/8-universite-400-okula-kayyum-atandi
  26. https://www.cnnturk.com/turkiye/mevlana-universitesinin-bagli-oldugu-vakfa-kayyum-atandi
  27. http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/198990-akademide-ihraclar-6-bin-81-e-yukseldi
  28. http://bianet.org/english/law/180165-university-chancellor-elections-lifted-erdogan-will-appoint-chancellors
  29. https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/08/06/meliksah-universitesinde-buyuk-operasyon
  30. https://bianet.org/bianet/hukuk/192792-kapatilan-fatih-universitesi-calisanlari-icin-gozalti-karari
  31. https://www.dw.com/tr/istanbul-ve-konyada-akademisyenlere-g%C3%B6zalt%C4%B1/a-19488257
  32. https://www.ntv.com.tr/turkiye/yildiz-teknik-universitesinde-feto-operasyonu-70-akademisyen-gozaltinda,DXr4Q_7UxUWGU30PG4n2bQ
  33. http://www.sonangazetesi.com/haber/3533/5-ilde-31-akademisyen-gozaltina-alindi/
  34. https://www.gzt.com/haber/istanbul-universitesinde-feto-operasyonu-44-akademisyen-gozaltinda-2513986
  35. https://www.haberler.com/eski-rektor-prof-dr-savas-in-da-aralarinda-8670314-haberi/
  36. https://www.memurlar.net/haber/604340/izmir-katip-celebi-universitesi-nde-36-kisi-gozaltina-alindi.html
  37. https://www.aksam.com.tr/guncel/erciyes-universitesinde-100-personele-yakalama-karari/haber-542204
  38. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dicle-universitesine-buyuk-operasyon-77-gozalti-143645h.htm
  39. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm
  40. https://stockholmcf.org/crackdown-on-education-sector-in-turkey-victimized-nearly-100000-teachers-and-academics/
  41. https://www.resetdoc.org/story/blow-blow-assault-academic-freedom-turkey/
  42. https://iamcr.org/news/travel-ban

İnsan Hakları İhlalleri

0

Her yıl binlerce akademisyen çoğunlukla siyasi nedenlerle işini kaybediyor ve önemli bir kısmı ülkesini terk etmek zorunda kalıyor. Akademisyenlerin baskıya uğraması tarihte çok görülen bir durumdur. Sokrates’ten İbn-i Sina’ya, Galileo’dan Einstein’a kadar bir çok bilim insanı baskı gördü, haksızlığa uğradı, bazıları hayatını kaybetti, bazıları ülkesini terkedip başka diyarlarda hayatını devam ettirmeye çalıştı. Bu durum modern hayatta da aynıyla devam ediyor.


BBC’deki Profesörün Hezeyanları

Yakın geçmişte Türkiye Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın danışmanı bir Profesör (Prof. Gülnur Aybet) BBC’deki HardTalk programına katıldı ve burada Türkiye’de hiç bir gazetecinin hapiste olmadığını iddia etti.


Katliam Yanlısı bir Profesör

Türkiye’de muhafazakar bir akademisyen olarak bilinen Prof. Dr. Ahmet Akgündüz; Erdoğan iktidarının başdüşman ilan ettiği Gülen Hareketi hakkında “katli caizdir” şeklinde bir fetva verdi.

https://youtube.com/watch?v=RqROH3OH1kE

RAPORLAR & MAKALELER

0

Akademik Yıkımın Arkaplanı: Türkiye’de Ne Oldu?

Türkiye, müslüman nüfusuyla demokrasi ve laikliği, söylem olarak da olsa, bağdaştıran bir ülke görünümündeydi. 2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi başlangıçta demokrasi yanlısı imaj oluşturdu. Türkiye Avrupa Birliği’ne (AB) uyum için önemli adımlar attı ve özgürlükleri genişletti. Ancak zaman içinde partide bütün kontrol tek adamda (R. T. Erdoğan) toplandı. Erdoğan ve yakın çevresi 2010’daki Anayasa Referandumu ve 2011 Genel Seçim başarısı sonrasında ülkede yeterince güç devşirdiklerini düşünerek hızla otoriterleştiler.


Türkiye’de Gasp Edilen 15 Vakıf Üniversitesi

Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi başlayan garip “darbe teşebbüsü” sonrası bir rejim değişikliği yaşadı. Yaklaşık beş yıl öncesinden başlayan otoriterleşme bu “garip darbe girişimi” sonrasında Olağanüstü Hal (OHAL) Rejminine evrildi. OHAL Rejimi, Hükümete Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile olağanüstü yetkiler veriyordu ancak Hükümet bütün teamülleri ve Anayasa’yı da çiğneyerek bu yetkisini sınırsız şekilde kullandı. 23 Temmuz 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 667 nolu Olağanüstü Hal Kararnamesi (KHK) ile 15 Vakıf Üniversitesi kapatıldı.


Mevlana Üniversitesi – Konya

Mevlana Üniversitesi, Konya’nın Selçuklu ilçesinde 2011 yılında eğitime başlayan bir vakıf üniversitesidir. Temmuz 2016’da 196 öğretim üyesi, 3784 lisans, 349 yüksek lisans ve 36 doktora öğrencisiyle öğretimine devam etmekteydi. Üniversitenin; Tıp, Eğitim, İşletme, Mühendislik ve Hukuk olmak üzere beş fakültesi, dört yüksek okulu, üç enstitüsü ve üç araştırma merkezi bulunmaktaydı. Üniversite kısa eğitim süresinde modern eğitim binaları, eğitim hastanesi ve çeşitli sosyal ve sportif aktivite imkanları ile dünyanın her tarafından gelen öğrencilerine hizmet vermekteydi. 2015 yılında bazı yönetici ve akademisyeleri hedef alan polis operasyonları yaşandı. 2016 Haziran ayında ise üniversitenin kurucu vakfı görevde alınarak üniversite doğrudan kontrol edilmeye çalışıldı.


Süleyman Şah Üniversitesi – İstanbul

Süleyman Şah Üniversitesi, eğitim faaliyetlerine 2010 yılında İstanbul’da başlayan bir vakıf üniversitesidir. Temmuz 2016’da 84 akademisyeni, yaklaşık 2500 lisansüstü ve lisans öğrencisi aktif olarak Üniversite’de eğitimlerine devam ediyordu. Üniversite; Beşeri ve Sosyal Bilimler Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi olmak üzere üç fakülte; Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü olmak üzere iki yüksek lisansüstü enstitüsü ve bir İngilizce Dil Okuluna sahipti.


Canik Başarı Üniversitesi – Samsun

Canik Basari Üniversitesi, Samsun’un Canik ilçesinde 2012 yılında eğitime başlayan bir vakıf üniversitesidir. Temmuz 2016’da 70 akademisyen ve 2220 öğrencisiyle öğretimine devam etmekteydi. Üniversitenin; Eğitim Fakültesi, Fen- Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi olmak üzere dört fakültesi, iki enstitüsü ve dört araştırma merkezi bulunmaktaydı. Üniversite denize nazır modern binaları ve iyi hazırlanmış eğitim programları ile yerli ve yabancı öğrencilerine hizmet vermekteydi. Üniversite, Aralık 2013’de Hükümetin yolsuzluklarını ortaya çıkaran polis operasyonları sonrasında, Erdoğan taraftarlarının hedefi haline geldi. Hükümet yanlısı ulusal ve yerel basında aleyhinde çok sayıda yalan haber yapıldı. 2016 Haziran ayında ise üniversitenin kurucu vakfı görevde alındı ve 21 Temmuz 2016’da Rektör görevden alınarak yerine yenisi atandı.


Şifa Universitesi-İzmir

Şifa Üniversitesi, 2010 yılında İzmir’de kurulan sağlık alanında uzmanlaşmış bir üniversiteydi. Üniversite İzmir Şehir Merkezinde 30 yıldan beri hizmet veren Şifa Hastanelerinin dönüştürülmesi ile kuruldu. “Türkiye’nin Sağlık Üniversitesi” sloganıyla yola çıktı. Şifa Üniversitesi Hastaneleri İzmir’de 13 sağlık merkezinde toplam 800 yatak kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük sağlık gruplarından biriydi. Günde yaklaşık 6.000 hastaya sağlık hizmeti veriyorlardı. Temmuz 2016’da kapatıldığı zaman; toplam 322’si akademisyen, 395’i tıp doktoru olmak üzere yaklaşık 2200 çalışanı ve 2.663 öğrencisi vardı. Şifa Üniversitesi’nin üç fakültesi vardı: Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi. Şifa Üniversitesi her alanda en yüksek standartlarda hizmet üretmekteydi.


Zirve Üniversitesi – Gaziantep

Zirve Üniversitesi, Gaziantep’te 2009 yılında eğitime başlayan bir vakıf üniversitesidir. Kapatıldığı Temmuz 2016 tarihinde 302 öğretim üyesi ve 9500 öğrencisiyle öğretimine devam etmekteydi. Üniversitenin; Eğitim Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İletişim Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Tıp Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakültesi olmak üzere dokuz fakültesi, on farklı dalda eğitim veren Meslek Yüksek okulu, üç enstitüsü ve dokuz araştırma merkezi bulunmaktaydı. Üniversite kısa eğitim süresinde modern eğitim binaları, modern araştırma merkezleri, eğitim hastanesi ve çeşitli sosyal ve sportif aktivite imkanları ile hizmet vermekteydi. Öğrencilerinin % 10’unu dünyanın her tarafından gelen uluslararası öğrenciler oluşturmaktaydı. Zirve Üniversitesi’nin kurucularını hedef alan baskılar 2016 yılında en yoğun boyuta ulaştı. Üniversite’ye 2016 Temmuz ayında kayyım atanarak görevden alındı.


Fatih Üniversitesi-İstanbul

Fatih Üniversitesi, Türkiye’de ilk kurulan vakıf üniversitelerinden biridir. Üniversite’nin ana kampüsü İstanbul’da olmakla beraber Tıp Fakültesi, Hemşirelik Yüksek Okulu, Sağlık Meslek Yüksekokulu ve Meslek Yüksek Okulu 2013 yılına kadar Ankara eğitim verdi. Açılışından itibaren uluslararası öğretim üyesi ve öğrencilerin yoğun olarak bulunduğu Fatih Üniversitesi’nin 2016 yılında 14.011 öğrenci vardı ve bunların 1.214’ü dünyanın 102 farklı ülkesinden gelen öğrencilerdi. Ayrıca 81’i yurtdışından olmak üzere 476 akademisyen’le hizmet vermekteydi. Üniversitenin ana kampüsü Büyükçekmece Gölü kıyısındaki 50 dönümlük bir alanda yer almaktadır.


Gediz Üniversitesi Raporu – İzmir

Gediz Üniversitesi 2014 yılından itibaren Hükümet’in yoğun baskılarına maruz kaldı. Üniversite yönetimi bu baskılardan kurtulabilmek için mütevelli heyetinde değişikliğe gitti ve kamuoyuna açıklamalar yaptı…